İskenderun’dan Mehmet Özyurt: “Bir hoca, Bediüzzaman’ın çok çile çektiğini, iman bakımından çok önemli eserler bıraktığını, ancak hareket metodu bırakmadığını, bulunduğu şartların buna elvermediğini, bizim hareket metodunu doğrudan Resulullah’tan (asm) almamız gerektiğini ifade ediyor. Bu konuyu açar mısınız?”
Buna Göre Kıyas Edin
Asrın imamı gelsin, asrın hastalığını teşhis etsin, asrın hastalığına Kur’ân’dan ve sünnetten reçeteler sunsun, veraset-i nübüvvet sırrıyla vazife yapsın da… Bulunduğu zor şartlar gereği hareket metodu bırakmamış olsun! Bu sebeple vazifesini tamamlamamış olsun!
Böyle bir şey olabilir mi? Bu, kimse kusura bakmasın; vehimden başka bir şey değildir. Bediüzzaman’ı doğru okursak böyle vehimlere girmemize gerek kalmaz. Öte yandan “doğrudan Resulullah’tan (asm) alalım” sözünün altında, zımnen “başka âlimlerden alalım” ifadesi vardır. Çünkü aldığınız metod behemehal bir âlimin süzgecinden geçmiş olacaktır. Bu yol elbette açıktır. Fakat her yorum ne kadar isabetlidir? Takdir sizin.
Meselâ pandemide itikâf için insanları camiye dâvet edip, polisle karşı karşıya getirmek, insanları polis gazına maruz bırakmak, hareket metodunu Resulullah’tan (asm) almadığını gösteriyor. Siz buna göre kıyas edin. Şu bir gerçektir ki, bir asrın hareket metodunu doğrudan Resulullah’tan (asm) almak her babayiğidin harcı değildir. Resulullah (asm) onu ilimde rasih olan bir âlime deşifre eder. Siz de ondan alırsınız.
Bizim Dâvâmız İmandır
Âlim, Müfessir ve ilk meclisin vekillerinden Hasan Basri Çantay anlatıyor:
“İlk mecliste Bediüzzaman ne kadar haklıymış, biz hocalar Bediüzzaman’ı desteklemedik ve yalnız bıraktık. Fazla ileri gidiyor dedik. Eteğinden çekip durduk. O Anadolu’ya giderken, ona: “Gitme, mecliste grup kuralım.” dedim. Bediüzzaman, “Hayır! Dini rüşvet veremem! Hep beraber Anadolu’ya dağılalım. Halkı irşad edelim.” dedi. O gitti, biz kaldık. O halkı irşad metodunu takip etti. Milyonlarca talebe yetiştirdi. O haklı çıktı! Eğer ilk mecliste biz Bediüzzaman’ın cübbesinden çekmeseydik, bu işler başımıza gelmezdi!”
Merhum Ali Özek Hoca, Ezher öğrencisi iken, Mısır dönüşünde Osmanlı’nın Son Şeyhülislâm’ı Mustafa Sabri Efendi diyor ki: “Evlâdım! Şeyh Said Nursî’yi gör. Ne kadar talebesi olduğunu sor. Sana bir rakam verecek. Neden Türkiye’de bir hareket yapmıyor, neden duruyor, niçin bir İslâmî harekete girişmiyor; bunları sor.” Ben de ziyaret ettim.
Bunları sordum. Üstad:
“Şimdi sen Sabri Efendi’ye selâm söyle! Bizim dâvâmız imandır. Cihad imandan sonra gelir. Şimdi imana hizmet etmek zamanıdır. Bizim vazifemiz imandır. İmana hizmet etmektir.” 1 dedi.
Hareket Metodu Risale-i Nurlar’ı Okumaktır
Batı felsefesinin gençlerin beyinlerini yıkadığı, gençlerin ateizme, deizme, feminizme, freudizme, agnostisizme kaydığı, imanı ve İslâm’ı tanımadığı, imanların sarsıldığı bir zamanda, siz Bediüzzaman’ın iman hizmetini hareket metodu olmadan mı yaptığını sanıyorsunuz?
Hareket metodu mu arıyorsunuz: Risale-i Nurlar’ı okumaktır. Risale-i Nur her sadık okuyucusunun hem imanını kurtarır, hem ona hareket metodu verir. Bu bakımdan Nurcular hapiste de olsalar Risale-i Nur’u okumaktan vazgeçmezler.
Yeni Asya’nın kadim Yazı İşleri Müdürü Sabahattin Aksakal anlatıyor: Seksen ihtilâlinde defalarca Selimiye Kışlası’na götürüldük. Orada, “herkes susmuş; siz hâlâ konuşuyorsunuz. Risale okumayacaksınız! Yoksa ağır cezada yargılanırsınız.” diye bizi tehdit ettiler. Biz, “Biz Risale okuruz.” dedik. “Hapse atarız!” dediler. “Hapiste de okuruz.” dedik. “Kime güveniyorsunuz?” dediler. “Allah’a” dedik. “Amacınız nedir?” dediler. “Okumak! Gene okumak! Gene okumak!” dedik. Okumak, düzene teslim olmak değildir. Okumak, devlete isyan etmek de değildir. Okumak, wandalizm de değildir.
Okumak, ne devlete, ne topluma, ne ferde zarar vermek de değildir. Okumak, asayişin dostudur. Okumak, müsbet hareketin temel taşıdır. Okumak, medeniyettir.
Okumak, hem iyi ve faydalı insan olmanın, hem iyi Nurcu olmanın en öncelikli adımıdır.
İşte size hareket metodu! Beğenmeyebilirsiniz. Ama bizde böyle!
Dipnot:
1- Son Şahitler-2; s. 31.