“Merhamet edene Allah da merhamet eder;
yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 58)
Bugünlerde hayvanlara yapılan zulümler gündemin ilk sıralarında.
İnsana merhamet etmeyen hayvana merhamet eder mi?
Hasta, gaddar ve zalim asrın merhametsiz insanı Rabbini tanımamaktan gelen bir vahşilikle hakimiyetini elinin uzattığı her yere kurmaya çalışıyor. Ailede eşine ve çocuklarına, sokakta hayvanlara, dünyada ülkesinde menfaatini tehdit olarak gördüğü herkese…
RABBİMİZ NE İSTER?
Alemi eşsiz bir saray gibi donatan ve insanoğluna sunan Rabbimiz bizden fiyat olarak şükür, ibadet, zikir, güzel ahlâk ve merhamet istiyor. Ezeli kelamında ve elçisi olan Efendimiz (asm) vesilesiyle de bunun nasıl yapılacağını bir “hüsnü misal” olarak bize gösteriyor.
Kuvvetlinin zayıfı ezdiği bu merhametsiz asırda belki de tarihte hiçbir zamanda görülmeyen büyük zulümler yaşanmakta. İletişim teknolojisinin gelişmesi bu konuda dünyanın dört bir yanından haberler getirmekte, şefkat cihetiyle ilgilenmekteyiz. Ama aciziz. Elimizden fazla bir şey gelmiyor. Ancak kendimiz, ailemiz ve yakın çevremiz için iyi bir şeyler yapmaya gayret etmekteyiz.
Evimizdeki kedimiz Şefika ailenin bir ferdi gibi. İletişim ustası herkesle anlayacağı dilde miyavlayarak konuşuyor, mesafeler koyuyor, samimiyet kuruyor, o mu bizi eğitiyor biz mi onu eğitiyoruz bilmem. Sanrım o bizi eğitiyor, şifaya, berekete vesile oluyor.
Yasadığımız binadaki merhametli insanlar sokak hayvanları için yaz kış apartman önündeki su ve gıda kapları ile ilgileniyorlar. Camilerimizin avluları, metro istasyonları kediler için şefkatli yuvalar hükmünde, parklarımız belediyenin kedi köpek evleriyle süslenmekte …
Hayvan sevenler için bunlar çok güzel tablolar!
KUR’AN’DA HAYVANLAR
Kur’an’da hayvan isimleri taşıyan bir çok sure bulunmakta, Rabbimizin şükür istediği nimetler olarak bize anlatılmaktadır.
Hz. Davut’un kuşlarla birlikte Rabbini zikrettiği, Hz. Süleyman(ın (as) hayvanların dilinden anladığı, Peygamberimizin (asm) hayvanlarla konuştuğu ve onların hukuku üzerine Sahabelerini ikaz ettiği şüphe duyulmayan bir gerçek. Zaten fıtratımızdaki vicdan duygusu da hayvanlara merhamete tüm insanları yönlendirmekte. Kainat sarayında her bir varlığın önemli vazifeleri var. Onların hayat hakkını ellerinden almak varlık alemindeki dengeyi bozduğu gibi iç dünyamızdaki ahengi de etkilemekte.
GÜÇSÜZLER OLMASAYDI
Tarihimizden okuduğumuz kadarıyla Osmanlı’da sokak hayvanlarına bakan vakıflar vardı. Cami önlerinde, hayvanlara özel peksimet dağıtılırdı. Evlerin önünde su ve mama kabı, doğum yapacak hayvanlar içinse samandan yataklar bulundurulurdu. Sadece sokak hayvanlarını değil, kışta aç kalan yabanî hayvanları beslemek için, dağ başına yiyecek bırakılırdı.
Beşiktaş’ta kuş hastanesi, Üsküdar’da kedi hastanesi, Bursa’daysa Gurabahane-i Laklakan isimli bir leylek sığınma evi kurulmuştu. “Kuş evi” ya da “kuş sarayı” denilen insan yapımı kuş evleriyse mimarlık tarihimizin yüz akıydı.
Osmanlıda sokak hayvanlarına merhamet edilmediği her dönemde savaş, deprem, kıtlık,gibi ağır musibetlere uğramıştır. Halk arasında Hayırsız ada olarak anılan İstanbul adalarından Sivri ada zaman zaman sokak hayvanlarının toplanıp hapsedildiği açlıktan öldüğü bir mekan olmuş akabinde yangın ve salgın hastalık musibetleri gelmiştir.
İlâhî adalet!
HÜLASA
Zayıflara merhamet ve hukukuna riayet etmek kendimize, ailemize, çocuklarımıza yapacağımız en büyük iyiliktir.Bize iyi gelen şifalı bir sevinçtir.
Alemlerin Rabbine bizi sevdirir
Bundan daha güzel ne olabilir?