"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ailede rolleri tekrar tanımlamak

Yasemin YAŞAR
19 Eylül 2020, Cumartesi
Aile kavramının olanca saldırılarla dejenere edilmeye çalışıldığı günümüzde belki de en önemli vazife, aileyi tekrar onarmak olacaktır.

Bu konuda sürekli politikalar, sözleşmeler, çalıştaylar, kongreler vs. yapılmaktadır. Kimileri gerçekten çözüm arayışında iken, kimileri de müsbet kavramlar kılıfında toplumun temel dinamiği olan bu kurumu daha da bozmayı hedeflemektedir. (Bkz, İstanbul Sözleşmesi)

Bozulma nereden başlamışsa düzelmenin de oradan başlayacağı aşikârdır. Nitekim bugün ailenin bozul- masının altında yatan en önemli saik fıtrî rollerin bozulmasıdır. Diğer hemen hemen bütün sosyolojik, biyolojik, psikolojik sebeplerin altında yatan asıl sebepte budur.

Aile kavramı ele alınırken kadın faktörünün çokça gündeme getirilişi buna karşın erkeğin aile içindeki vazife, sorumluluk ve fıtrî rollerinin es geçilmesi çözüme dönük adımların ayaklarından birini belki de en önemli ayağı eksik bırakmak anlamına gelmektedir.

Konuyla alâkalı çözüme belki de ilk olarak erkeklik kadınlık, annelik babalık kavramlarını tekrar tanımlamakla başlamak gerekecektir. Zira, modernleşen bugünün dünyasında bu kavramlar fıtrat kodlarından, ilâhî vazifelerden, kültürel özlerinden koparılmak suretiyle yeni annelik babalık ve hatta yeni kadınlık ve erkeklik tanımlarıyla karşı karşıyadır. Burada asıl problem her şeyin dağıldığı bir ortamda erkekliği ve kadınlığı nasıl tanımlayacağız sorusunun cevabını vermektir. Aynı zorluk baba kimliği için de geçerlidir.

İlginçtir, bu soruyu Müslüman kimliği ile soran araştırmacılar biyolojik ve psikolojik indirgemeciliğe mahkûm ederek cevap vermektedir. O halde fıtrî programın sadece biyolojisinden ve psikolojisinden yola çıkarak çözüme varmak imkânsızlaşmaktadır. Başlanması gereken nokta bu yönleriyle beraber fıtratın ahlâkî ve teklif boyutunu gündeme getirmektir. Ka- dınların duygusallığı, erkeklerin rasyonelliği gibi 19. yüzyılın biyolojik ve psikolojik bilimsel söylemine teslim olmadan Yaratıcının bu rollere yüklediği anlam ve sorumlulukları tekrar hatırlamak gerekmektedir.

Nitekim erkeğin aile reisliğine dayanan ve kadının ücretsiz ev işçisi olduğu aile modeli, artık git gide zayıflıyor. Avrupa ülkelerinde bu model neredeyse kalmadı. Bu iktidarla beraber Avrupa’ya uyum çerçevesinde kadınlarla ilgili tedavüle soktuğu yeni çalışma teşviklerinin de etkisiyle, Türkiye’de de “aile geçindiren erkek” modelinden yavaş yavaş vazgeçiliyor. Zaten medeni kanundan “ailenin reisi erkektir” ibaresi kaldırılarak bunun hukukî zemini sağlanmış oluyor. Dolayısıyla fıtrî olan roller kanunlarla ahlâkî ve teklif boyutundan devletin eliyle çıkarılmış oluyor.

Bir örnek vermek gerekirse Kur’ân-ı Kerîm’de (Nisa, 3/24) Erkeklerin kadınlar üzerinde “Kavvam” oldukları belirtilir. Fıtratın ahlâkî boyutunu ifade eden ve yaratıcı tarafından verilen bir vazife ve sorumluluktur. İşte ferdîciliğin, cinsî hürriyetin bu kadar baskın bir dille vurgulandığı bir ortamda, ahlâkî bir değer olarak erkeğin aile reisliğinin yeniden ve özellikle vurgulanması aile dinamiklerinin bir ayağını sağlamlaştırmak anlamına gelmektedir. Bu İlâhî vazife olan erkeğin aile reisliğine talip olması çok basit bir akıl yürütme ile bile anlaşılabilecek yüksek ahlâkî bir tavırdır. Tek başına tasarruf edebileceği kazancına ve servetine bir kadını ve ondan olan çocuklarını ortak etmek, onları koruyup kollamak, biyolojisi gereği hazlarından feragat etmek yüksek ahlâkî bir tavrın sonucudur ve insan olmak bunu gerektirir.

Hasılı, sadece fıtratın ahlâkî bir boyutu olan kavvamlık meselesini bile doğru anlamak pek çok problemi çözecektir. Kimileri bu kavrama takılıp insanî, ahlâkî işlevsel ve fıtrî olan bu rolü bütün bütün terk ediyor ve karşı çıkıyor. Kimileri ise “Kavvam” kavramını sadece otorite olarak algılıyor ve bu kavramın zenginliğine, erkeklere nasıl bir görev ve sorumluluk yüklediğine ve âyet-i kerîmedeki bu emr-i İlâhî ile sanılanın aksine kadınları nasıl avantajlı ve değerli hâle getirdiğine bakamıyor.

Dolayısıyla “Yapan bilir, bilen konuşur.” hakikatince bizi yaratan bizim mutluluğumuz için fıtrî programı koyandır. İnsana düşen bu programa ayak uydurmak, değiştirmemek ve imtisal etmektir.

Okunma Sayısı: 3596
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı