Büyük bir dönüşüm yaşanacak.
Bu süreçte çok şey değişecek. Hayat algıları, mekân duygusu, benlik, hakikat gibi ne varsa hepsi dönüşüme uğrayacak.
Daha düne kadar ‘ben’ merkezli bir âlem tasavvuru yükselişte iken, bugün ‘ben’lerin erimesi gerektiğini ihsas ettiren bir âlem tasavvuru talim ettiriliyor.
Bu virüs adeta insanlığın bitmek bilmeyen hırslarını dizginleyecek gibi görünüyor. Bu virüs sınırları, ırkları, taassupları kaldırıp insanlığı insanlık ortak noktasında, buluşturacak gibi görünüyor. Yeni sorunlar, yeni tehditler her şeyi yeniden tarif ettirecek ve keşfettirecek. Dünyayı kasıp kavuran lâdinilik kasırgası,
Ahlâktaki ciddî bozulmalar,
Dinsiz maneviyat algısı,
Ahiretsiz dünya tasavvuru,
Zahmetsiz hayat algısı, dünyanın eksenini kaydırıyor, arzı titretiyor, meydan okurcasına çalımla gezen insanoğluna karşı küçük küçük virüsler hayatlanıyor.
Nasıl da insan en küçük (!), en kıymetsiz (!), en basit (!) görünenlerle imtihan oluyor. Mikrop, nefes, su ve sabun.
Tedbir mi?
Tedbir sadece elleri yıkamak değil.
Tedbir sadece evde kalmak da değil.
Tedbir merak duygusunu hastalık haline getirip haberden habere koşmak da değil.
Tedbir yıkıldığımız yerden tekrar kalkmak için kendimize dönmek, ruha dönmek, aileye dönmek.
Tedbir sadece evde kalmak değil.
Evde kalmak; muhasebe yapmak, tövbe etmek, düşünmek, duâ etmek, ruhu temizlemek, duygulara, hislere bulaşan virüsleri temizlemek.
Kaderin bizi nasıl AVM’lerden, sokaklardan, her türlü gereksiz ortamlardan evlere döndürdüğünü düşünerek evde kal Türkiye.
Kaderin nasıl camilerden sohbet ve ilim meclislerinden uzaklaştırdığını hangi su-i fiillerimizle fetva verdirdiğimizi düşünerek evde kal Türkiye.