Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin Elâzığ ziyareti ve grup toplantısı öncesinde şehirdeki bazı billboardlara CHP ve Millet İttifakı aleyhinde bazı afişler asıldı.
Bu afişlerden bazıları açıkça provokatif idi.
Bazılarında yalan olduğu açıkça belli olan bilgiler vardı. Bu yönleriyle bu eylem Cumhur İttifakı partileri açısından ciddi bir siyasi taktik hatası idi.
Nitekim Kılıçdaroğlu da bu çirkinlikleri iktidarın aleyhine çok güzel kullandı.
Hatta kendisine atfedilen “Selahattin Demirtaş’ın göğsüne şeref madalyası takacağım” cümlesi yazılı afişin önünde fotoğraf çektirip servis ederek kendi kendisine duyduğu ve başkalarının da duymasını istediği güveni hatırlattı ve pekiştirdi.
Konuyla ilgili şu tweet’i özellikle manidardı:
“Biz barışacağız. Vallahi de billahi de barışacağız! İnadına can cana, yan yana olacağız. Başaracağız biz bunu.”
Aynı şekilde CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da kendisi hakkında asılan afişteki “İktidara gelirsek İHA ve SİHA üretimi duracak” sözünün kendisine ait olmadığını açıklayarak konuyu yargıya taşıyacağını bildirdi.
(Bu arada, bu türden yalanlar hakkında yargının ne yapıp ne söyleyebileceği de doğrusu merak konusu.).
En ilginci, kim tarafından asıldığı belli olmayan bu kara propaganda reklamlarına Cumhur İttifakının üyesi durumunda olan siyasi partilerin Elazığ’daki ileri gelenlerinin başlangıçta sahip çıkamaması idi. Tam bir “sahibinin sesi” örneği ile karşı karşıya kaldık.
AKP Elâzığ milletvekili Metin Bulut olay ortaya çıktıktan sonra yapılanları savunurken de tam bir merd-i kıptî şecaati sergiledi:
“Onların parça parça söylediği, ama bir bütün olarak söylemekten çekindikleri, dönem dönem de o siyasi aktörlerin çelişkili ifadelerde bulunduğu ifadelerin hepsini biz toplu olarak billboardlarda sergiledik. Bununla alakalı aslında bir farklılığı da ortaya koymak istedik. CHP içerisindeki çok sesliliği oraya koyduk.”
Elâzığ’ın AKP’lileri bu afişleri CHP içindeki çoksesliliği çok beğenmişler de mi yapmışlar o belli değil ama netice net: Golü yediler.
(Herhalde birkaç güne Reis’ten de bir fırça yerler.)
Ama daha önemlisi şu: Afişleri basan Reka Reklam işin kendi üzerinde kalacağını anlayınca karşı harekete geçti.
İşletmeci Mustafa Karatepe bir mahallî gazeteye verdiği beyanatta “Son günlerde kamuoyunda gündem oluşturan billboardlarda yer alan afişlerin baskısı, Cumhur İttifakını oluşturan siyasi partilerin talebiyle şirketimiz tarafından yapılmıştır. Baskısını yaptığımız açık hava reklam mecralarının işletmesi ve asım işleri bize ait değildir.” dedi.
Yani “basan biziz ama asan biz değiliz!” dedi.
Hatta bununla da yetinmedi, açıklamasında “ticari faaliyet yapıyoruz, bütün partilerin dışındayız, hepsine eşit uzaklıktayız” deme ihtiyacı duydu.
Neden? Bir reklam ve organizasyon şirketi, sahibi belirsiz böyle bir afişi basmayı neden kabul eder?
Haydi kabul etti, neden böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hisseder?
Sebebi bizce açık: Korku galip gelir. Suçluluk duygusundan kurtulmak ister.
Elhasıl, iktidar koalisyonu Elazığ’da “gol atayım” derken gol yedi.