Günlük problemler bizi sıkıntıya mı sokuyor?
İstikbal endişesi kaygılandırıyor mu?
Olumsuz olaylar moralimizi mi bozuyor?
Ülkemizde tam 33 çeşit olan âfetler veya musibetler, direncimizi mi kırıyor?
Kimi zaman kendimizi halsiz mi hissediyoruz?
Yalnızlık mı çekiyoruz?
Nasıl bir hayat rotası takip edeceğimizi, hangi olay karşısında nasıl tepki vereceğimizi, kime nasıl davranacağımızı kestirememenin şaşkınlığını mı yaşıyoruz?
Ve bütün bunlar bizi strese mi sokuyor?
Yapacağımız tek şey, iman gücünün tevekkül düğmesine basmaktır!
Zira, iman teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül mutluluğu getirir.
Bu, stresin derecesini minimum seviyelere indirecek, direncimizi arttıracak, moralimizi yükseltecektir. Bu da üzüntülerimizi sevince çevirecektir.
İman, sonsuz ilim, kudret gibi isim ve sıfatlar Sahibini tanımaktır; isim ve sıfatlarını öğrenmektir, O’nu sevmektir. Sevgi, bitmez, tükenmez bir enerji kaynağıdır. Bu, müthiş bir güven duygusu verecektir. Yalnız;
“İnancım tamdır!”
“Ben dini bütün bir insanım!”
“Benim Allah’a imanım çok güçlü!”
“Benim imanım kuvvetlidir!” gibi sözlerle iman güçlenmez!
Ne var ki, sık sık duyarız bu ve benzeri sözcükleri. Acaba, akıl ve sâir duygulardan süzüldükten sonra kalbe girmeyen; hayata yansımayan, aksiyona geçmeyen ve yalnızca dudaklarda kalan bir iman; kuru bir sözle güçlü olabilir mi? Aslında “Benim imanım güçlü!” iddiası, bir anlamda aksinin ifadesi değil mi?
İman gücü insanın ferdî/psikolojik, ailevî, sosyal hayatının bütün safha ve katmanlarına nasıl akseder? Güçlü imanın pratik hayattaki meyveleri nelerdir?
Bindiğimiz otobüsün şoförünün, trenin makinistinin, geminin kaptanının, uçağın pilotunun rahatsızlandığını veya öldüğünü farz edelim! Duyacağımız korku, endişe, panik ve heyecanı ölçüp tartacak bir cihaz keşfedilebilmiş mi? Kendimizi;
- Çöl ortasında aç ve susuz, bitkin, aciz ve pek zayıf,
- Vahşî hayvanların cirit attığı ormanın derinliklerinde kaybolmuş; dillerini bilmediğimiz, dilimizi bilmedikleri ve ateşli-ateşsiz dehşet saçan silâhları olan düşmanlarla çepeçevre kuşatılmış...
- Ağrıları bas bas bağırtan hastalıklar içinde kıvranır...
- İstikbalimiz belirsizlikler yumağı bir vaziyette tahayyül edelim.
Birden bire;
- Develerinin çıngırak seslerini işittiğimiz kervan gelse; reisi bizi koruması altına alıp yakındaki vahaya ulaştırsa...
- Düşmanlar dost, kardeş, yardımcı, muhafız, rehber, sûretine girse...
- Tam teçhizatlı bir ambülansla doktorlar muayene edip tedâvi etse ve ağrı kesici verse...
- Projektörle aydınlanan yolumuz düşmanlardan, mayınlardan temizlenmiş; bağ-bahçeler içinde sayısız nimet ve güzellikleri gözleri kamaştıran bir çiftlik ve köşk bizi bekliyor görsek ne hissederiz?
İman gücü; bütün olayların Rabbine tevekkül ile sığınarak metanetini kaybetmeme ve soğukkanlılığını koruma mahareti olmalıdır. Bize sonsuz kudret, ilim ve sıfatlar sahibi Kadir-i Mutlak’a iltica etmemiz nisbetinde kuvvet vermez mi?
05.05.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|