Başlığın cevabı yazının sonlarında değil. İlk paragrafta: Demokratik cesaret demiştik ya. İşte o cesaret nasıl işe yaradı gördünüz mü? Manşetler ve başyazılar değişti. Uzlaşma çağrıları tekrar ivme kazandı.
Cumhuriyet başyazarı İlhan Selçuk’un Ergenekon gözaltısından sonraki ilk sözleri “Başbakan uzlaşmalı” olmuştu. Selçuk, içerde soruşturmanın ciddiyetini gördükten sonra havayı yumuşatma yolunu tercih etmişti.
Başbakan Tayyip Erdoğan, son grup toplantısında gerginliği düşürdü. Yeni polemiklere kapı açmadı. Bu bir geri adım mı diye düşündük. Çok geçmeden geri adımın gerginliğin azaltılmasını kapsadığını öğrendik.
Öbür taraftan ileri adım atıldı. Demokratikleşme düzenlemesi başlatıldı. Nitekim Başbakan İsveç’te bu yönde mesajlar verdi; “AB hedefinde kararlıyız. 301. madde gündemden düşecek. Kürtçe TV yayını başlayacak.”
**
Gerginleştirmeden gereği yapılınca, gerginlikten beslenenlerin oyunu bozuluyor. Demokratik cesaret ve kararlılık sergilendiği zaman karşı tarafın yapacağı iki şey vardır; Ya bunu sulandırır. Ya farklı anlamlar çıkartır. Ya da aynı anda ikisini yapar. İktidar partisine, kanunların kendisine verdiği yetkiye dayanarak demokratik açılım yapmasını isteyenleri “savaş çığırtkanlığı yapmak”la suçlamak gibi…
Demokratik kararlılık CHP lideri Deniz Baykal’ı bile “uzlaşmaya varım” konumuna getirebilmiştir. Bu saatten sonra benzer çağrılar gelecektir.
Uzlaşmayı istemek, muhatabını buna zorlamak kötü bir şey değildir. Neyin üzerinde uzlaşıldığı önemlidir. Ergenekon soruşturması derinleştikten sonra AKP hakkında kapatma davası açıldı. Bir kısım yorumcular bunun ardında Ergenekon olduğunu ileri sürdü. Bu iddianın Türkçesi, “sen Ergenekon’u durdur ben de kapatmayı durdurayım”dır.
İddia doğru veya yanlış. Tartışılır. Eğer doğruysa kalsın. Almayalım. Ancak, böyle bir yorum yazılmasaydı bile dağdaki çobanın algısı buydu.
**
Söz dağdaki çobandan açılmışken… AB sürecinin çobanı ilgilendirdiğini de hatırlatalım.
Kapatma davasına en sert tepkiyi AB verdi. En önemlisi “adaylık sürecinin durdurulacağı”ydı. Buna en çok Ergenekoncu-ulusalcı çevreler sevindi. Söz konusu çevrelerin amaçlarından biri de AB sürecini durdurmak değil miydi zaten?
Bu çevrelerin ellerini ovuşturmasını AB de gördü. Avrupa Parlamentosu’nun Alman Yeşiller Partili Milletvekili Cem Özdemir, “Türkiye’nin AB üyelik sürecini devam ettirmeliyiz. Aksi takdirde ulusalcıların arzuları tasdik edilmiş olur” açıklaması ile “geri adım” attı.
Çoban en çok bu geri adımı beğendi…
04.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|