Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Piton ile timsahın hikâyesi



Gazetelerde yer aldığı üzre: Amerikan bataklığında görülen iki amansız rakibin ve düşmanın kapışması ölümle bitti. Bu düşmanlardan birisi piton yılanı diğeri de timsahtı. Amerikan kırsalında 8 metrelik piton yılanı ile 1.5 metre çapındaki timsah karşı karşıya gelmiş. Cüssesine ve hacmine güvenen piton yılanı avını görünce harekete geçmiş ve ileriye atılmış ve timsahın üzerine çullanmış. Çullanmasına çullanmış, ama kendisinin zayıf, timsahın da güçlü yanlarını unutmuş. Aklıyla değil, refleksleriyle hareket etmiş. İhtiras bu ya, timsahı kolay lokma sanmış. Yutmuş yutmasına, ama hazmedememiş ve vücudu timsahın sert, kalın ve tırtıllı derisine dayanamamış ve cart diye ortasından karpuz gibi ikiye ayrılmış. Timsahın sert kuyruğu, pitonun zayıf tarafı olan derisinden dışarıya sarkmış ve piton böylece ikiye ayrılmış. Anlaşılan o ki piton, timsahı tavşan gibi kolay lokma sanmış. Burada saldırgan piton, sistemi hatırlatırken (zira kendisini bataklığın efendisi sanıyor) timsah da AKP’yi akla getirmektedir. Kapatma dâvâsıyla birlikte düşmanın veya daha hafif tabiriyle rakibin kapışması başlamıştır. Bu yeni bir 31 Mart vak’asını ve sürecini de akla getirmektedir. AKP kesinlikle bir RP veya Fazilet değil. En azından tavan yapısı açısından. AKP’ye bakarak RP ve Fazilet Partisi tavşanı akla getirmektedir.

Kıssadan hisse: Piton yutamayacağı bir av partisindedir. Bu av partisi veya şikâr sergüzeşti ikisinin de sonunu getirebilir. Bu dâvâ sonucunda AKP gitti gider, ama galiba kendisiyle birlikte avcısını da götürür. Her parti kapatıldığında aslında toplum da, rejim de bedel ödüyor. Ülke geriliyor. Buna kalkışanlar fark etmeseler bile bu böyle. Sözgelimi, Demirel’in Tercüman gazetesine verdiği bir beyanatta müdahalelerin ve parti kapatmaların siyaset zeminine zarar verdiğini, bu zemini kuruttuğunu ve halkla siyasetin arasına girdiğini söylemiştir.

***

Parti kapatmalar siyaseti anlamsız hale getirip, halktan kopararak ve kısa devre yaptırarak rejimin hayat damarını da kurutmaktadır. Zeminini zayıflatmaktadır. Burada AKP ile rejim arasında diyalektik bir durum sözkonusu. Bunu kum ile kumsaati yazımızda anlatmaya çalışmıştık. Dolayısıyla körü körüne düşmanlık veya ihtiras düşman cepheden ziyade kendi zeminine zarar verir. Körü körüne düşmanlık insanın kendi ayağına vurmasıdır. Bir nev’î budalalıktır. Piton gibi aklın sınırlarının dışına çıktıkça ve refleksleriyle hareket ettikçe aslında insan, nefsinin dizginlerini kontrol edemez. Heva ve hevesinin peşine düşer ve süflî duygularına esir olur. Amerikan bataklığında piton düşmanıyla birlikte yaşama becerisini gösterebilseydi ikisi de hayatta olacaktı.

Eskiler: Büyük lokma ye, ama büyük konuşma demişler. Aslında bu atasözünün ikinci şıkkı yanlış. Büyük konuşmama doğru olmakla birlikte büyük lokma yemek de düpedüz yanlış bir tavsiye. Piton ile timsahın hazin hikâyesi bu meselin de pabucunu dama atmıştır. Büyük lâf gibi büyük lokma da insanın düşmanıdır. Büyük lâfı düşmanlar, büyük lokmayı da insanın kendisi hazmedemiyor. Galiba hayatta en güzel şey dosta da düşmana da karşı ölçülü olmaktır. Haddi aşmamaktır. Hırs düşmandır ve önce sahibini öldürür. Bir hadis-i şerifte ‘Düşman olacaksan iki kaburgan arasındaki nefsine düşman kesil’ denmiştir. Yani bu, öfkeni yen tavsiyesidir. Keskin sirke küpüne zarar demişler. Son mühendislik harikası AKP de süreçte geri tepti. Bütün diğer mühendislikler gibi.

***

Deli deliyi görünce değneğini saklarmış, ama hırslılar nedense bunu yapamıyor. Bundan dolayı hırs cinnet halinin son mertebesi olsa gerek. Akıllı düşman düşmanını görünce çalıyı görüp de dolanan veya sıvışan gibidir. Çılgın düşman ise düşmanının üzerine üzerine giderek adeta ecelini arar.. ‘İza bataştüm bataştum cebbarin’ misali. İşte bu Kur’ân buyruğu ve misali piton ile timsahın savaşını hikâye eder..

Bu işler nasihatla olsaydı kimse yanlış iş işlemezdi. Nasihattan anlamayanlar için İlâhî adaletin şaşmaz kuralı, def’ullah suretiyle yapılan seleksiyon ve ayıklamadır. Buna tabiî seleksiyon değil, İlâhî ayıklama derler.

04.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.04.2008) - ‘İslâm’ın kılıcı ve Beyaz Saray’ın fethi’

  (02.04.2008) - Fatih’in son rüyası

  (01.04.2008) - Adalet, barış ve komşuluk

  (31.03.2008) - Syran mihveri

  (30.03.2008) - Deliden al haberi...

  (29.03.2008) - Hıristiyanlığın zemini

  (26.03.2008) - Yeni gulat akımı ve takımı

  (25.03.2008) - Ankara mezhebi ve kriterleri

  (24.03.2008) - Dinsizlik ve din düşmanlığı

  (23.03.2008) - Gerekçe cereyanlar ve kavramlar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri