Nisan ayı Anadolu’da rahmetin en bol indiği zaman olduğundan hususî kıymete haizdir. Bize göre gül mevsiminin başlangıcıdır. Zira güllerin; mübarek yanağının humretinden rengini aldıkları Sevgililer Sevgilisinin doğum ayıdır Nisan… Avrupa’daki Nur talebeleri de Nisan’ın ilk haftasına bir başka mânâ atfederler. Aralarındaki müfritâne münasebeti sağlayan “Yeni Asya İnternational” gazetesinin doğum haftasıdır, bu günler. Bu haftada neşir hayatına gözlerini açan gazetemiz; maddeten birbirlerinden fevkalâde uzak, kıt'anın galip kültürüyle yaşayan ve derd-i maişetle bilmecburiye çok meşgul bizler arasında “Nur postacılarının” taşıdıkları lâhikalar vazifesini yaptığından, bizim için çok önemlidir. Nisan’da yalnızca doğum yok… Ebedî baharlarda dirilmek üzere bize hüzün veren vefatlar da vardır… Güzeller güzelinin cennetî reyhanı sevgili şah-ı şüheda ve al-i Beyt, zalimlerce Kerbelâ’da bu ayda kırılır. Yine Yeni Asya’nın doğumuna vesile olan ve Nur talebelerinin saff-ı Evvelî Zübeyir Gündüzalp de bu ayın ilk haftasında vefat eder.
Risâle-i Nur’a hizmeti dâvâ edinenler, neşriyat hizmetiyle Zübeyir Gündüzalp’i hep birlikte düşünürler. Afyon zindanlarında, tarihin bir daha şehadet edemeyeceği zulümler altında Üstadıyla biraraya gelen Zübeyir’in; aynı zamanda Bediüzzaman Hz.lerinin hayata bakan bir gözü olduğundan kimsenin şüphesi olmaz. 3. Said Devrinin gazetelerini Zübeyir Ağabeyle takip ettiren Üstadımız, Zübeyirle o gazetelerde İslâmın aleyhine yapılan neşriyata cevap verdiğini ve yine Zübeyir’in kalemiyle içtimaî hadiselere Risâle-i Nur’un penceresinden nasıl bakılacağını neşrettiği Lâhika mektuplarıyla talebelerine gösteriyor. Bediüzzaman’ın ruhunda erimiş Zübeyir’in, onu bir gölge gibi ta 23 Mart’a kadar takip ettiğini bilenler, onun üçüncü Said dönemine “Zübeyirli Günler” de diyorlar.
Zübeyir Ağabeyin, Yeni Asya Gazetesini sembolik olarak Galata Köprüsünde elinde tutup ilân ederek, neşriyatın ehemmiyetine pratikte yaptığı vurgu fevkalâde önemlidir. Üstadımızın emirleri istikametinde 1950’de Ankara Üniversitesi mescidinde Üstad ve Risâle-i Nur hakkında konferans veren Zübeyir ile Yeni Asya Gazetesini neşriyata geçiren Zübeyir’i anlayamadığımız zaman; Risâle-i Nur’un hayata aktarılış biçimini de anlayamayız. “Mevtim hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” diyen Bediüzzaman Hz.lerini vefatı münasebetiyle bu gün dünyanın beş kıt'ası anmaya çalışıyor. Bediüzzaman ve Risâle-i Nuru anma ve anlamanın çerçevesini, Bediüzzaman Hz.leri o meşhur konferansıyla yine Zübeyir’le tarihe ve istikbale sunuyor. Bu çerçevenin dışındaki anmaların; beyabanlara saçılmış tohumlar veya embriyosuz çekirdekler olduğunu, baharın ortasına geldiğimizde daha iyi anlayacağız.
Yeni Asya´nın, İslâm âleminin yakın geçmiş tarihindeki vazifesini, düşmanları dostlarından daha iyi bilirler. “Bir dane-yi hakikat bir batman yalanı yakar” kaidesince; Yeni Asya´nın mütemadiyen “O dane-yi hakikat” olduğundan şüphesi olanlar, İslâmın emansız ve amansız düşmanlarına sorabilirler. İslâm mahallesinin uyanık bekçisi Yeni Asya´nın ikazıyla âlem-i İslâmın kaç kez, zalim Avrupa kâfirleri ile Asya münafıklarının ellerinden; varlıklarını, şeref ve izzetlerini kurtardıklarını ve kaç kez İslâm mülkünün yangın, yağma ve dehşetli talanlardan kurtuluşuna vesile olduğunu hakperest Müslümanlara sormak gerekir.
Yeni Asya’ya bu güne kadar bazılarınca yapılan tenkidin arkasında, Bediüzzaman Hz.lerinin “Zübeyirli Günlerini” bilememenin cehaleti olduğu kanaatindeyiz. Eski Said ile Yeni Said’in mezcinden ortaya çıkan üçüncü Said’in prototipini teşkil eder, Zübeyirli Günler… Yani nazarî veya teori dediğiniz Kur’ânî bilgilerin, amelî veya pratik olarak hayata aktarılışıdır, bu günler. Hakikatin kametine bakılır mı? Cirmen ve cismen küçük de olsa, o çok büyüktür. Yeni Asya´nın, her şeyi dünyevî ölçülerle tartanlarca mütemadiyen küçük görülmeye çalışılması, yalnızca onları yanıltmıştır. Herkes görüyor ki, dünya hadiseleri, Yeni Asya’nın haber verdiği istikamette cereyan ediyor. Elbette ki keramet Yeni Asya’nın müşahhas varlığında değildir. Onun başarısı da “Zübeyirli Günlere” bağlıdır ve Yeni Asya´nın o günlere sadakati nisbetinde muvaffak olacağına inanır Nur Talebeleri…
Ağaçları çekirdek ve yapraklarıyla tanımaya çalışanlar yanılabilirler… Fakat meyveyi tadanları yanıltmak çok zordur. “Zübeyirli Günlerin,” teşbihte hata olmasın Bediüzzaman Hz.lerinin hayatının en mutena meyvesini teşkil ettiği kanaatindeyiz. Zübeyirli Günleri “hatıralarla” anlamamız da çok zordur. Güneşin yüzlerce farklı renk ve düzeye sahip aynalardaki yansımasını tasvir edenler, ne kadar başarılı olabilirler ki… Kanaatimize göre “Zübeyirli Günleri” anlamanın en selâmetli yolu, Risâle-i Nur’u bir bütün olarak anlamaya çalışmaktan ve bilhassa Kara Zindanlar’dan sonra yazılanların satır aralarında dikkatlice dolaşmaktan geçer.
Vefatının 37. sene-i devriyesi münasebetiyle merhum Zübeyir Ağabeye rahmet dilerken, Gurbetteki “Yeni Asya”yı onuncu yaşının baharında tebrik ediyor ve onu hazırlayan fedakâr kardeşlerimize gurbetteki okuyucuları adına teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
04.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|