Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Cüz-i ihtiyârî: Hür irade



Kader, olmuş ve olacak her şeyin yazılması, planlanması, programlanmasıdır. Cüz’î irade ise, sorumlu olduğumuz bütün konularda tamamen serbest olduğumuzu ifade eder. Şu halde kadere iman, hür iradeyi gerektirir.

Eğer hür irademiz olmasaydı, imtihanın sırrı kalmazdı! O takdirde, “sevap ve mükâfat, suç ve ceza” da söz konusu olmazdı. Kader ve hür iradenin püf noktası, fiillerimizin iki türlü olduğu noktasında ortaya çıkar:

1- İrademizin hiçbir müdahalesinin olmadığı, mecburî olarak yaptığımız/kabullendiğimiz hususlar/fiiller/işler...

2- Hür irademizle yaptıklarımız…

Dünyaya erkek veya kız, Türk veya Arap olarak gelmemiz, bizim irademiz dâhilinde değildir. Dolayısıyla bunlar, “ıztırarî, mecburi” hâllerdir, irademiz dışında cereyan ederler. Ki, bu ve benzeri durumlardan zaten sorumlu değiliz... Yani “Niye sen Kürt doğdun, niye Türk oldun, neden şurada dünyaya geldin?” diye hiç kimse herhangi bir suâle muhatap olmayacak, bundan bir sevap veya günah da almayacak. Allah, dilediğini, istediği millet ve ırktan yaratır.

Diğer taraftan görmek, mecburî (buna ıztırari de denir) bir fiildir. Bakmak ise, ihtiyârî, yani irademiz içinde olan bir fiildir. Gören bir insan, görme fiilinden dolayı değil, bakma fiilinden sorumludur.

Kezâ bir insanın eğilip kalkma, elini kaldırıp indirme, istediği yere gidip gelebilme kabiliyetinde olması, ıztırarî fiillerdendir. Ve bundan dolayı herhangi bir soruyla karşılaşmayacaktır. Ancak “Belini namazda da mı eğdi büktü, yoksa başka kötü işlerde mi; elini iyilik için mi uzattı, kötülük için mi?” gibi fiillerden sigaya çekilecektir.

Allah, “sevap ve günah”a sebep olacak ve tercih edecek, “cüz’î irade” dediğimiz bir “hür irade” bize vermiştir. Hür irade, isteme, arzulama, düşünme, istediği gibi hareket edebilme, hayatımızı yönetebilme/yönlendirebilme serbestisi demektir. Ne istersek, ne arzularsak, neye inanırsak—derecesine göre—Allah onu yaratır, onu yazar, onu verir...

Hür iradeyi şu misâlle açıklayabiliriz: On katlı, asansörlü bir apartmanı düşünün... Beşinci kattan yukarısında iyilikler, güzellikler, olumlu davranışlar, sevaplar, meşrû yerler; aşağısında çirkinlikler, kötülükler, olumsuzluklar, günahlar, gayrimeşrû yerler bulunsun. Biz beşinci katındayız. Asansörde, hangi katta neyin bulunduğunu gösteren tarifnâme, levhalar, işaretler, ayrıca asansörü çalıştıran yetkili vardır. Asansöre biniyoruz... Asansör, elektrik sistemi vs. kaderdir ve küllî iradedir. Bizim istediğimiz düğmeye basmamız, “cüz’î irade” dediğimiz hür irademizdir. Biz hangi düğmeye basarsak ve asansör çalıştırıcısına nereye gitmek istediğimizi söylersek, asansör bizi oraya götürür. Düğmeye basarken herhangi bir zorlamaya tabi olmadığımızı vicdanen de biliyoruz. Asansörcü bizi dinlemezse, zaten ondan biz mes’ul değiliz...

Hür iradenin mahiyetini anlamamamız, olmamasına delil olmaz. Ve “cüz-i ihtiyarî” dediğimiz bu hareketlerde gayet serbest olduğumuzu ve hiçbir baskıya maruz kalmadığımızı, tam tarif edemesek de, serbest olduğumuzu, herhangi bir baskıya maruz kalmadığımızı aklen ve vicdanen biliriz.

Herkes yaptığı işlerde herhangi bir baskıya maruz kalmadığını bilir. Dolayısıyla “hür iradesi”yle yaptığı işlerden mes’uldür. Ki, onları yaparken, herhangi bir baskı altında kalmadığını gayet iyi bilmektedir... Meselâ insan yoldan giderken, önüne büyük bir çukur çıksa, “Ne yapayım, kaderimde bu da varmış!” deyip içine atlamamakta, yolunu değiştirmektedir.

Kötü işler yapıp, günah işleyip yoldan sapanlar, “Ben kaderin mahkûmuyum!” diyerek kendilerini mazur gösterirken iyi işleri kendilerine mal etmeleri, aslında hür iradelerinin varlığını kabul ettiklerini gösteriyor; ancak günah psikolojisi onlara kendilerini müdafaa ettiriyor ve mazur gösteriyor!

Oysa cinayet işleyen, hırsızlık yapan ve bir başka suçla günah irtikâp edenler vicdanen bilirler ki, mahkûm değiller; zorlanmamakta, herhangi bir baskıya maruz kalmamaktadırlar… Zira kendilerini öldürmeye teşebbüs edip mallarını çalmaya çalışanların, “Biz kaderin mahkûmuyuz, ne yapalım, alnımıza yazılmış!” gibi saçma sapan mazeretlerini kabul etmezler.

Konuyu şu örnekle açmaya çalışalım: Okul, kaderdir. Talebenin “okul” meselelerinde, yalnız “oku­mak” ve “hocalarla olan münasebeti” dâhilinde mes’uliyeti vardır. Dersine çalışmayan, vazifesini yerine getirmeyen bir öğrenci, suçu öğretmene ve okula yükleyemez! Hayrettir ki, hiçbir Cebriyeci, suratının ortasına yediği yumruk sahibine, “N’apalım, sen rüzgârın önüne kapılmış bir kuru yaprak gibisin!” demediği hâlde, işlediği günahları/kötülükleri kadere yükleme cehaletini gösterebiliyor!

04.04.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin temel sâiki: Ahirete iman

  (02.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin öncüsü: Peygamberler

  (01.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin ilk yazılı kaynakları

  (31.03.2008) - Meleklere îmanla gelen hürriyet

  (28.03.2008) - Hürriyetin kemâli: Allah’a iman

  (27.03.2008) - Hürriyetin kaynağı: İmân esasları

  (26.03.2008) - Demokrasiden başka sistemde rahat edemiyorsak...

  (22.03.2008) - Demokrasinin tam cemâlini 2011’den sonra mı göreceğiz?

  (21.03.2008) - Neden hak ve hürriyetlerde ilerleme sağlayamıyoruz?

  (19.03.2008) - “Ekmeksiz yaşarız, hürriyetsiz yaşayamayız!”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri