Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Sömürge modeli laiklik



Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt dinî konuların istismar edildiğini söyleyerek “İrticâî unsurlar, laiklik karşıtı faaliyetlerini, vakıf, dernek gibi bir takım legal oluşumlar vasıtasıyla yurt içinde ve dışında sürdürüyor”1 dedi. Askerî cenahta sık sık tekrarlanan bu söylemlerin anlamı ne? Çağdaş ve modern bakış ve anlayış açısından hiçbir anlam taşımaz! Zira, asker dinî konularda uzman değil!

Gelelim laiklik meselesine: Devletin, başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere bütün hak ve hürriyetlerin şemsiyesi olmasıdır. Dolayısıyla dini devlet, devleti de din işlerine karıştırmamaktr. Buna göre, kimse, kimsenin işine, inancına karışmayacaktır.

Bu tanımlamaya göre bakarsak, ülkemiz laik mi? Adam gibi bir anayasamız, kanunlar olmadığı, devlet organlarının görev ve selâhiyetleri netleşmediği gibi, laiklik konusu da içler acısıdır.

Avrupa’da doğup dine, dindara veya ateistlere nötr kalan laiklik, neden ülkemize “jakoben”ce yansımış, âdeta dini ortadan kaldıran bir unsur olarak kullanılmıştı?

Fransız İhtilâl-i kebîrinin tesirinde kalan Osmanlı aydınları ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları, bâtıl bir kıyas ile, “Batı laik oldu, dini terk etti, ilerledi; biz de dini terk edelim ve terakkî edelim” mantığıyla hareket ederek, dine savaş açtı. Hattâ, Protestanlığı millete kabul ettirmek için bir hey’et teşkil bile edilmişti.2 Türkiye’de Cumhuriyet’in ilânından sonra çok şiddetli bir laikleşme, sekülerleşme süreci yaşanır. Ve laiklik, manasının tam tersi işletilir: İslâmiyet devletleştirilip millîleştirildi. Diyanet, ardından imam hatipler ve ilâhiyat fakülteleri açıldı.

Atatürk, dindar değildi; fakat kısa sürede dini yok edemeyeceğini anladı. Ve çözüm olarak dini kontrol eden devlet kurumları kuruldu. İslamî söylem devletin tekelinde olmalıydı. Mustafa Kemal’le Emile Combes’u karşılaştırdığımız zaman; Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in dini kontrol etmesi gerektiğini düşünürken, Combes, din ve devlet arasındaki kordonu tamamen kesmek istedi.

Türkiye’deki laiklik, sömürge modeli. Mustafa Kemal’in, din ile ilgili söylemine bakarsanız, sürekli medeniyetten bahsettiğini görürsünüz. Ve, Fransa’da da laik okulun kurucusu Jules Fery’ninkiler başta olmak üzere sömürgeciliği meşrûlaştıran söylemlere baktığınız zaman neredeyse kelime kelime aynı söylem: Dinin modernleştirilmesi ve reforme edilmesi lâzım. Devletin kontrolünde olmalı. Mustafa Kemal de, İslâm için aynı şeyleri düşünüyordu. Ama bir dini “medenî” yapmak için, onu serbest bırakamayız. Devlet denetiminde olmalı anlayışı.

Fransa’nın, sömürgesi Cezayir’de uygun gördüğü laiklik uygulaması, İslâm dünyasında Nasser, Burgiba ve Baas tarzı yönetimler için model oldu. Türk ve sömürge modelini uyguladılar. Bugün birçok İslâm ülkesinde, halkların İslâm üzerinden kendini ifade etmesi, devletlerin oluşturduğu bu İslâm tekeliyle açıklanabilir.3

Sonuç şu: Müslüman ülkelere sömürgeler laikliği… Türkiye, Mısır, Cezayir, Tunus gibi ülkelerde ise laiklik, dinin kontrol altına alınmasıdır. Buralarda uygulanan laiklik, jakobendir, baskıcıdır. Devlet ne kadar izin verirse, o kadar dindar olunabilir!..

Dipnotlar:

1- Savunma ve Havacılık Dergisi, Nisan-2008; 2-Prof. Dr. Şerif Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset, İletişim, İst., 1998, s. 97.; 3-Pier-Jean Luizard/Zaman/14 Mart 2008.

08.04.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.04.2008) - Partiler kapatılmamalı

  (04.04.2008) - Cüz-i ihtiyârî: Hür irade

  (03.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin temel sâiki: Ahirete iman

  (02.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin öncüsü: Peygamberler

  (01.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin ilk yazılı kaynakları

  (31.03.2008) - Meleklere îmanla gelen hürriyet

  (28.03.2008) - Hürriyetin kemâli: Allah’a iman

  (27.03.2008) - Hürriyetin kaynağı: İmân esasları

  (26.03.2008) - Demokrasiden başka sistemde rahat edemiyorsak...

  (22.03.2008) - Demokrasinin tam cemâlini 2011’den sonra mı göreceğiz?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri