Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

AKP ne yapmalı?



AKP’nin, hakkında kapatma dâvâsı açılmasını takip eden günlerde verdiği öfkeli, hamasî ve heyecanlı tepkiler, yerini yavaş yavaş daha sakin ve soğukkanlı değerlendirmelere bırakmaya başlamış gibi görünüyor.

Bu dâvâya da, getireceği “mağduriyet primi” ve oy artışı gibi siyasî rant hesaplarıyla bakıldığını gösteren çiğ yorumlar da artık işitilmiyor.

Gelinen noktada Başbakan “Anayasa Mahkemesi de işini yapacak, biz de kendi işimizi yaparak yolumuza devam edeceğiz” mesajı veriyor.

Bu tavır değişikliğinin arkasında ne var?

AKP durumun ciddiyetini ve muhtemel bir kapatma kararının yol açacağı son derece sıkıntılı sonuçları fark etmeye başladığı için mi, yoksa iç ve dış çevrelerden gelen itidal çağrılarını dikkate alma gereği duyduğundan mı, ilk günlerdeki havasından farklı bir yaklaşıma yöneldi?

Her ikisi de mümkün ve muhtemel.

Çünkü yargı sürecinin kendi zemininde devam ettiği bir aşamada, tribünlere yönelik hamasî tepkilerle gerilimi tırmandırmanın partiye hiçbir faydası olmaz, tersine büyük zararı olur.

Eğer bu tepkilerle, partiye ihtiyaç duyduğu kamuoyu desteğinin güçlendirilmesi amaçlanıyorsa, kimsenin tavrını belirlemek için AKP’den sâdır olacak öfkeli söylemlere ihtiyacı yok. Herkes kendi duruşunu bizzat kendisi tayin ediyor.

Ve bu açıdan bakıldığında, TÜSİAD’dan başlayıp TOBB’a ve başını çektiği STK’lara uzanan geniş bir yelpazede, parti kapatmanın yanlışlığını ve işe yaramadığını vurgulayan bir kamuoyunun insiyakî bir şekilde oluştuğu ifade edilebilir.

Bu durum, demokrasimizin sağlıklı bir zeminde gelişmekte olduğunun da işareti. Çünkü gelişmeleri demokrasi ve hukuk ilkeleri zemininde değerlendirip ona göre tavır koyabilen, parti kapatma dâvâlarına tepkisini dile getirirken dahi siyasetten bağımsız ve partilere mesafeli bir duruştan hareket eden sivil ve demokrat bir kamuoyunun teşekkül ettiğini gösteriyor.

AKP’nin “İyi ki muhalefet olarak karşımda o var” diye diye bugünlere geldiği CHP başta olmak üzere mâlûm muhalefet partilerinin “yargı darbesi”den parsa toplamaya baktıkları bir ortamda bu demokrat duruş daha da değerleniyor.

Gerçek şu ki, demokrasinin asıl ve sağlam güvencesi, hak, hukuk ve özgürlük bilincine sahip bir sivil toplum yapısı. Demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak nitelenen partilerin dayanacağı ve besleneceği zemin de bu yapı.

Sadece partilere endeksli bir demokrasinin ne kadar zayıf ve kırılgan olduğunu, ard arda yaşanan tecrübelerle defalarca görmüş bir ülkeyiz.

Yine darbe eseri yasalarla partilerin her koldan kıskıvrak bağlanıp resmî ideolojinin cenderesine sıkıştırılması, partilerde tabanın belirleyici olmasının engellenmesi, parti içi demokrasiye geçit verilmemesi vâkıaları bu tecrübelerle birlikte düşünüldüğünde tablo iyice netleşiyor.

Mâlûm, AKP siyasette eski anlayışı tamamen tasfiye edip “ortak akıl” üzerinde yürüyen yep yeni bir siyaset inşa etme vaadiyle yola çıkmıştı.

Ama gelinen noktada bu vaadin de yerine getirilemediği bir tablo ile karşı karşıyayız. Eğer yerine getirilseydi, 22 Temmuz seçimi öncesi siyasete ara verme gereği duyan eski Bakan Ali Coşkun, şimdi Erdoğan’ı “tek adam haline gelmek ve kimseyi dinlememek”le eleştirmezdi.

Hadi diyelim ki, ”harcanmış” olmanın burukluğu Coşkun’u böyle acı konuşturuyor olsun.

Peki, bizzat Erdoğan’ın 3 Kasım 2002 gecesi kameralar önünde yaptığı “Seçim ve Siyasî Partiler Kanunlarını önümüzdeki yerel seçimlere kadar düzelteceğiz” taahhüdünün, aradan beş buçuk yıl geçmesine rağmen hâlâ yerine getirilmemesine ne demeli? O söz neden tutulmadı?

Bize göre, AKP şu aşamada kendisini kapanmaktan kurtarmaya yönelik, sonuç getireceği kuşkulu formüller peşinde koşmak yerine şu sözünü gerçekleştirse, demokrasiye en değerli hizmetlerden birini yapmış olur ve tarihe geçer.

08.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.04.2008) - Acûliyet

  (05.04.2008) - Kilitlenme

  (04.04.2008) - Geri adım?

  (03.04.2008) - Niye tıkandı?

  (02.04.2008) - Kapana kısılmak

  (01.04.2008) - Yol haritası

  (30.03.2008) - Şevkin ikinci düşmanı

  (29.03.2008) - Nur leke tutmaz

  (28.03.2008) - Kışla, okul, cami ve...

  (27.03.2008) - Tıkanma

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri