14 Ağustos 2012, Salı
“Ramazan ayı girdiği zaman Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.”
(Kütüb-i Sitte, Hadis no: 3113)
Dünya misafirhanesi, dünya ve ahirete ait metaın alınıp satıldığı, sergilenip pazarlandığı bir meydan, bir meşher ve pazar yeridir. Bu alışveriş ve pazardan insanoğlunun kaçması gibi bir keyfiyeti de yoktur. Pazaryeri Sahibinin izni ve isteği muvacehesinde, tezgâhını son nefesine kadar işlettirip, alışverişini devam ettirir.
İnsan fıtratına yaratılıştan dercedilen bu meleke, Kur’ân-ı Hakim’in Tevbe Sûresi 111. âyetinde meâlen “Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında Cennet vermek sûretiyle satın almıştır” İlâhî kelâmı ile ifade edilmektedir. Yüce rehber Hz. Resûlullah (asm) ise hadis-i şeriflerinde bu alışverişlerin yekûnunu ifade için “Dünya ahiretin tarlasıdır” buyurur.
Risâle-i Nur’da ise, dünya hayatı bir ticaretgâh, bir meşher, bir pazaryeri olarak tavsif edilir. Bu açılardan bakıldıgında, “alışveriş ve pazar” hakikati insan ömrünün saniye, dakika, saat, gün ve yıllarını tamamıyla işgâl eder.
İnsanoğlu dağların ve taşların bile yüklenemediği ağırlıkta olan, Cenab-ı Allah’a muhatabiyet ve kulluk görevini yüklenerek, arzın halifesi olma hassasını kazanmış ve neticesi dağlar büyüklüğünde bir imtihan sırrı ile baş başa kalmıştır. Bu sırrın gereği olarak da, her şey, Kader-i İlâhice tahsis edilen iki yolda ebediyete doğru akıp gitmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, emr-i İlâhiye tabi olarak tüm hayır ve güzellikler Cennet ve Saadet-i Ebediyeye doğru, durmaksızın akıp gider. Tüm kötülükler ve çirkinlikler ise, Cehennem ve şekavet-i ebediyeye doğru akıp gider.
Yine bunun bir gereği olarak, kâinattaki tüm güzellikleri ihata edecek kadar geniş ve muhteşem olan insanın, kalp ve vicdan sarayı yanında, sarayda bulunanları aldatmak ve çeşitli desise ve hilelerle kandırarak kendi avanelerini çoğaltmak üzere, tüm kötülük ve şerlerin çekirdeği, hareket ve komuta merkezi olan ve “lümme-i şeytaniye” adı verilen şeytaniyet ve kötülüklerin, aynı sarayın yanında bulunmasına, imtihan sırrı iktizasınca, Kâinat Halıkı müsaade etmiştir.
Aylar önce, Antakya bölge toplantısına bütün bedenî hastalık ve rahatsızlıklarını hiçe sayarak iştirak eden Mersin Nur Kahramanlarından Ahmet Düzenli ağabeyle orada “nefis ve şeytanın üzerimizdeki sinsi planları’’ üzerine sohbet ettiğimiz bir sırada, Ahmet Ağabey: “Abdullah kardeş, çok dikkat edelim; lümmesinde her an bizi tuzağa düşürmek üzere sinsice sipere yatan şeytanın, lümmesinin kapısını açarak, serbest kalmasına fırsat vermeyelim. Aman şeytan lümmeden dışarı çıkmasın!” demişti.
Ağabeyimizin bu sözü bende derin bir iz bıraktı. “Lümmenin kapısının açılmaması” sözü bana eski bir velinin başından geçen hikâyeyi çağrıştırdı; hikâye şu:
Eskiden maneviyat büyüklerinden bir veli, Kur’ân ve Hz. Resulullah’tan aldığı taktiklerle şeytanını alt ederek nefsini tezkiye etmiş; şeytanını da bir şişeye koyarak ağzını sıkıca kapamış. Hikâye bu ya, şeytanın mahpus olduğu şişeye, fazla merakından gözü takılan evin hanımı bu işin mahiyetini eşine sormuş. Veli zat hanımına: “Hatun bu şişenin içinde bizim en büyük düşmanımız şeytan-ı lain var. Mümkün olduğunca şişeye yaklaşma ve ondan uzak dur. Türlü türlü vaad ve hilelerle seni kandırıp sana şişenin kapağını açtırır. Bu ikimiz için de felâket olur. Şunu da unutma ki ben bu laini bu şişeye koymak için tam kırk yıl emek sarfettim.” demiş.
Şeytan bir yolunu bulup Sultan Hanımı kandırmış ve şişenin kapağını açtırarak serbest kalmış.
Peki sonra ne olmuş? Hikâyenin devamı bizce meçhul. Ama bu konuda tahmin yürütmek zor da değil: Şeytan muhatabına bir şekilde lümme kapısını açtırınca serbest kalır ve hemen bu büyük fırsatı değerlendirerek, lümmesinin diğer iç ve dış şubeleriyle irtibata geçerek büyük bir kuvvet kazanır; böylece baş edilemeyecek kadar bir güce ulaşır.
Lümme-i şeytaniyenin dış şubeleri: İnsanı şer ve kötülüklere davet ederek Allah’tan uzaklaştıran kötü arkadaşlar, boş vakit, menfî televizyon programları, dalâlet ve sefahate yardım eden medya, âhir zamanın Deccal ve Süfyan gibi dehşetli şahısları ve onların avaneleri ve benzerleridir. Ne bahtiyardır o kişiler ki, kalp ve vicdan sarayları Kur’ân nurlarıyla aydınlık ve muhteşem görünürken, lümme-i şeytaniyenin bulunduğu binalar metruk ve karanlıklı, çoğu zaman da kilitlidir. Veyl o kişilere ki, içinde her türlü günah ve kötülüklerin cirit attığı lümme-i şeytaniye sarayları göklere yükselirken; kalp ve vicdan sarayları, ilgisizlikten, harabe haline gelmiştir.
Lümme-i şeytaniye sarayları sahip oldukları güçlü manyetik alanları ve insanlığa yaptıkları maddî ve manevî tahribatlarıyla, tâbiri caizse sızdırdıkları nükleer atık ve radyoaktif serpintilerle, insanlık için tehlike arz eden Rusya’daki Çernobil Nükleer Santralleri ile, Kıyameti andıran tusinami felâketi sonucu nükleer sızıntıların yaşandığı Japonya’nın nükleer santrallerinin kat kat ötesinde bir tahribata sebep olurlar. Nükleer santral sızıntıları ve tusinamiler, insanların dünyasını tahrip ederken; lümme-i şeytaniye saraylarından çıkan küfür, dalâlet, fesat ve fitneler ise, kişilerin dünya hayatlarıyla birlikte milyarlarca yıllık ebedî hayatlarını tehlikeye atarak tahrip ederler.
İşte Kur’ân’ın ve Hz. Resûlullah’ın 80 yıllık bir ömürden daha hayırlı olduğunu müjdelediği, ömür sermayesi içinde bulunan en kıymetli alışveriş ânı ve Pazar yeri hüviyetinde olan Ramazan ayı içinde bulunan Leyle-i Kadir’de, lümme-i şeytaniye, bütün iç ve dış şubeleriyle, kepenk kapatarak; aslî vazifelerini yapmak üzere, tetikte beklerler.
Mekânı cennet olsun, rahmetli anacağım, Ramazan ayında mü’minlerin yemekten içmekten ağızlarının bağlandığı gibi; şeytanların da el ve kollarının ve ağızlarının bağlandığını söylerdi hep. Şeytan ve nefis mücadelesinde en büyük silâh ve taktikleri biz ümmetine bahşeden Yüce Resûl (asm) de hadislerinde, Ramazan ayı hürmetine şeytanların bağlanacağını ve gerçek mü’minlere zarar veremeyeceğini bildirmiştir. Gerçi, cinnî şeytanlardan binler derece daha tehlikeli olan, deccal-süfyan komitelerinin elebaşısı olan, müstebit, ihtilâlci insî şeytanî zalim komiteler, başta âlem-i İslâmiyet olmak üzere, bütün güçleriyle şer ve tahriplerine, bu mübarek şehr-i Ramazan’da da devam ederek, gerçek yüzlerini göstermektedirler. Hususan Müslüman kardeşlerimizin ve insanlığın, tez zamanda, bu alçakça zulümlerden kurtulması için, bu mübarek ay ve Leyle-i Kadir hürmetine duâlarımızı Rabbimize arz ederken, hadlerini bildirmesi için, onları Kahhar-ı Zülcelâl’e havale ediyoruz. Rabbimiz, âlem-i İslâmiyet ve insaniyeti, daha büyük tehlikelerden muhafaza kılsın!
Eskilerin ve büyüklerimizin her sözünde yüzlerce hikmet vardır. Peki, “şeytanların el ve kolları yanında ağızlarının bağlanması” ne demek? Şeytanlar insanların günah işlemelerinden zevk alıp günah kirlerinden gıdalandıkları için, Ramazan ayında bu mahrumiyeti yaşıyorlar.
Ramazan ayı ve hususan Kadir gecesinin, bire binler ve hatta otuz binler kazandıran mühim bir manevî hasılat ve Pazar yeri ve mevsimi olması ile ilgili bir hatıramı da ayrıca paylaşmak isterim: Risale-i Nur dâvâsının kahramanı ve sisteminin numune-i misâli olan Zübeyir Gündüzalp ağabeyin yakın arkadaşı Ermenek Sarıvelilerli Mustafa Demirci ağabey—ki Üstad Bediüzzaman Hazretleri ona “İkinci bir Zübeyir” diye iltifat etmiştir—bir sohbetinde cennet ve güzelliklerinden bahsederken, “Eski kitaplardan birinde okudum, cennette öyle Pazar ve panayırlar kurulur ki genişliğine akıl ve hayal bile yetişmez. O Pazar ve panayırlar o kadar kalabalıktır ki iğne atsan yere düşmez. İçinde akla hayale gelmeyecekler dahil, her şey satılır. Ama bir bakarsın ki, alıcılar da sensin, satıcılar da.’’ hakikatini bizlere aktarmıştır.
İşte bu misaldeki Pazar ve orada alışveriş yapanlar gibi, manevî hasılat mevsimi olan Ramazan ayı ve içinde bulunan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinde kul, maddî ve manevî kirlerden arınmış bir halde, sayısız zahirî ve batinî duygularıyla bu ulvi ticareti yaparak, kâinat genişliğinde olan maddî ve manevî vücudunu, hikâyedeki cennet pazarları gibi nurlara garkedebilir.
Cenâb-ı Allah Leyle-i Kadr’in kıymetini bilmeyi ve ona kavuşarak onu hakkıyla ihyâ etmeyi ve Ramazanın ve ve Leyle-i Kadr’in nuruyla bezenmeyi, cümlemize nasip kılsın. İçimizdeki lümme-i şeytaniye kapısının açılmaması hususundaki büyük cihadımızda bizlere yardımcı olup, muvaffak kılsın. Âmin!
Tüm okuyucularımızın ve âlem-i İslâmın Leyle-i Kadr’i mübarek olsun!
Okunma Sayısı: 3462
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.