"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hatay Cumhuriyeti

M. Latif SALİHOĞLU
23 Haziran 2025, Pazartesi
GÜNÜN TARİHİ: 23 Haziran 1939

2 Eylül 1938'de kurulan Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin "Devlet Meclisi", 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne dahil (ilhak) olmasına karar verdi.

Hatay, Suriye topraklarıyla birlikte uzun yıllar Fransa’nın işgali altında kaldı. Aynen Kerkük ve Musul gibi Hatay da Misak-i Millî sınırları içinde yer alıyordu. Ne var ki, Mondros Mütarekesi şartlarını ileri süren Fransa, burayı Türkiye bırakmayı kabul etmedi. Tâ ki, Avrupa, II. Dünya Savaşı’nın sancılarıyla kıvranmaya başlayana kadar…

«

Evet, Fransa’nın Hatay’dan çekilmesi, tam tamına II. Dünya Harbi’nin Avrupa’da ayak seslerinin başladığı döneme denk geldi. Malum, II. Dünya Savaşı'nın 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'yı istila etmesi ve ardından 3 Eylül'de Birleşik Krallık (İngiltere) ile Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle başladığı kabul edilir. Nitekim, Hatay’ın Fransızlar tarafından Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden henüz iki ay kadar bir zaman geçmişti ki, Avrupa’da insanlık tarihinin en büyük ve en dehşetli savaşı başladı.

Gelişmelerin seyri kısaca şöyle oldu: Hatay’da görevli Fransız birlikleri 7 Temmuz 1939’da Hatay’dan ayrıldı. 23 Temmuz’da Antakya’ya gelen TBMM heyeti, Hatay’ın anavatana katılma törenine katıldı. Askerî kışlada bulunan Fransız bayrağı indirilerek, yerine ayyıldızlı bayrak çekildi. Böylelikle, devir-teslim işi tamamlandı. Bir ay kadar sonra da, Hatay yeni bir vilayet olarak Türkiye’ye resmen ve fiilen dahil edilmiş oldu.

Hatay’ın devir-teslim ameliyesinden önce, Türkiye, Fransa ve Suriye yetkilileri arasında yapılan görüşmeler esnasında şu anlaşmalar da sağlandı:

1. Türkiye Cumhuriyeti Fransızlara bağlı olan şirketleri satın aldı.

2. Suriye vatandaşlığına geçmek isteyen kimselere tercih hakkı tanındı.

3. Teşkil olunan bir komisyon tarafından, Türkiye ile Suriye arasında bugün de korunmakta olan sınır çizgisi belirlenmiş oldu.

«

Tâ 1516’dan beri Osmanlı Devletinin hakimiyeti altında olan Hatay, 1918 yılı sonlarında Fransızlar tarafından işgal edildi. İşgal, tam 20 sene sürdü. 2 Eylül 1938'de kurulan Bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu. O tarihte, 9-10 ay kadar ömür süren Hatay Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, Başbakanı Abdurrahman Melek, Meclis Başkanı ise Abdülgàni Türkmen idi. İşte, bu şahısların öncülük etmesiyle gerçekleşen "Türkiye'ye ilhak kararı", Kemalistler tarafından her ne kadar Mustafa Kemal’e mal edilmeye çalışılıyor olsa da, bu görüşün bir kıymet- i harbiyesi yoktur. Zira, bu vilayetin Türkiye’ye dahil olması onun ölümünden aylar sonra gerçekleşmiştir. Bu vilayetin kazanılmasının iki önemli sebebi var: Avrupa’da günden güne şiddetlenen savaş sancısı ve Hatay’ın yönetiminde bulunan zatların sergilemiş olduğu birlik-beraberlik iradesi. Aynı durum, çok daha önemli iki merkez olan Kerkük ve Musul’da hasıl olmadığı için, oralar geri alınamadı.

«

Son bir not: Yıllar önce Hatay’a gittiğimizde, yaşlı zatlar bize şunları anlattı: Yirmi sene burayı işgal eden Fransızlar, birtakım zorbaca muamelelerine rağmen, halkın dinî yaşayışına yine de herhangi bir müdahalede bulunmadılar.

Meselâ, 1930'lu yıllarda Türkiye'de Muhammedî Ezanın okunması yasak iken, işgalci küffarın yönetimindeki Hatay'da serbest idi. Aynı şekilde, Türkiye’deki uygulamaların aksine, Hatay'da 1939’a kadar camiler, medreseler açık, Kur'ân okunması serbest, Ramazan ayında oruca duyulan saygı en üst seviyede bulunuyordu.

Hatay’ın Türkiye’ye ilhakı ile birlikte, burada da Muhammedî Ezanın okunması yasaklanmış oldu. Bu hadise de gösteriyor ve ispat ediyor ki: "Münâfık, kâfirden eşed" imiş…

Okunma Sayısı: 1170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S. Pelin Kurukahveci

    23.6.2025 18:06:50

    Türeli beyefendi size sırası ile hatırlatayım....1-Ben Yeni Asya cemaatinin zaten CHP ile arasındaki mesafeyi gayet iyi biliyorum. Bu mesafe dolmaz ve doldurulamaz. Bu konuda hemfikiriz değil mi? O halde iddia ettiğiniz ithamlar doğru değildir. 2- Bana cevap verdiğiniz gibi, CHP'ye demokrasi havarisi muamelesi yapan yorumlara da cevap vermeniz gerekirdi. Ancak ben sizin o tarz yorumlarınızı görmüyorum. 3- Yeni Asya gazetemizin verdiği demokratik hakkımı kullanıyorum. Fikir ve görüşlerimi paylaşıyorum. Hatalıda olabilirim. Buyurun düzeltin. Zaten uygun olmayan yorumlarım yayınlanmayacaktır. Ama çok şükür senelerdir yayınlanmayan yorumum olmadı. Çünkü kimseyi hedef almam, nezaket sınırlarını korurum ve itham etmem.... Bilginize..

  • Mehmet Türeli

    23.6.2025 15:34:43

    Kurukahveci kim olduğunuzu cemaatimizden kimse sizi tanımıyor, muhtemelen orijinal isminizi kullanıyorsunuz sürekli cemaatimiz chp yi destekliyor Fethullah yapılanmasını destekliyor diye yorum yapıp duruyorsunuz derdiniz nedir cemaatin içine neden fitne sokmaya çalışıyorsunuz, görevli misiniz. Gerçek kimliğini yazın ki seni tanıyalım. Beni İnternete veya Facebooka yazdığınız gibi bütün künyemi görürsünüz.

  • Latif Salihoğlu

    23.6.2025 12:42:55

    Değerli Pelin Hanım kardeşim. Allah sizden de razı olsun. Yorum ve değerlendirmeniz yerinde ve tam isabet olmuş. Beşer tarihinin en en fitnekâr, en günahkâr bir yapısını nazara vermeye çalıştığımız doğrudur. "Buna ne gerek var?" diyenlere hakikaten ben de hayret ediyorum. Meğer, farkında bile olmadan ne kadar bozulmuş kimseler varmış...

  • Latif Salihoğlu

    23.6.2025 12:19:38

    Muhterem Abdülkadir Ceylan. Söylediğiniz husus, kuvvetli ihtimal dahilindedir. O dönem ve daha sonraki dönemde de Türk tarafını temsil edenlerde şiddetli bir "Kürt alerjisi" olduğunda şüphe yok. Ama, İngiliz tarafının delegasyonu da siyasî, iktisadî ve stratejik değerinin iyi bildikleri Kerkük ve Musul'u Türkiye'ye vermek istemedikleri de ayrı bir reatiledir.

  • S. Pelin Kurukahveci

    23.6.2025 09:37:36

    Allah razı olsun hocam. Tablo çok net. Müslümanlara İşgalcilerin yapmadığını yapan CHP'nin geçmişini unutmak, görmezden gelmek ve affetmek hamiyetsizlik değilse nedir?

  • Abdulkadir Ceylan

    23.6.2025 00:24:57

    Musul ve Kerkük'ün Türkiye'ye katılamamasının nedeni T.C. devletinin bunu istememesi ve bu konuda bir adım atmamasıdır. Bunun nedenide Musul ve Kerkük'ün nüfusunun Kürt ağırlıklı olmasıdır. Türkiye yöneticileri asimile etmeyi başaramadıkları Kürt nüfusun daha fazla olmaması için Musul ve Kerkük'ün Türkiye'ye katılmasını istememişlerdir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı