Böyle yaygın bir şekilde topluma bir korku pompalanıyorsa, altından mutlaka bir şeytanlık çıkıyor. O servis edilen "kene saldırıları"nın ardından da çözümü (!) pompalanıyor: "Avcılar keklik avlıyor, ondan oluyor." "Keklik avı yasaklansın!" Hem de yegâne çözüm bu! Ayrıca başka çözüm yok!

Cem Yılmaz bu tip durumlarla şöyle dalga geçiyordu: "İsviçreli bilim adamları öyle söylüyor!" Gerçek avcılar bu dağların en büyük bekçileri ve koruyucularıdır.

“Avcı Kulüpleri”ne yetki verilsin, dağlarda ormancıya, millî parklar memuruna bile gerek kalmaz. Ne anlatıyorsunuz? Ben, yetişmesi için doğaya keklik ve diğer yaban hayvanlarını salan kaç avcı kulübü biliyorum.

Gerçek avcılar her yıl bandrollerini alır, devlete vergisini öder ve limitlerinde avlanır.

Eğer birileri suçlu arıyorsa: Tarım zehirlerini ve sun’î kimyasal gübreleri satanlara, Bunları hırs ve menfaat uğruna istimal edenlere,

O dağları maden, HES, RES uğruna işgal ederek katledenlere, Siyanür ve bilmem ne bela zehirlerle mahvedenlere, Yandaş oligarklara peşkeş çekerek doğanın talan edilmesine sebep olan küresel şeytanlara ve onların yerli işbirlikçilerine,

Ve onların şeytanlıklarına bilmeyerek kanan, "muhakeme-i akliyede noksan" cahillere bakın! Keklik avcısını dağlardan koparmak, "sarı öküzü vermek" demektir.

Tüm kümes hayvanları kuş gribi bahanesiyle katledilirken, onların "ekolojik denge üzerindeki etkileri"nden niye söz edilmiyordu? Çünkü küresel şeytanlar böyle iş görüyor. İnsanları korkutarak planlarını uyguluyor.

Bugün keklik avcısı...

Yarın av tüfeklerini toplayarak silahsızlanma...

Ardından oltacıların oltaları...

Serpmecilerin serpmeleri...

Balıkçıların elli-yüz metrelik ağları, küçük sandalları...

Köylünün ve hobicilerin bahçeleri...

Bahçelerine tulumba çakanların tulumbaları...

Aç kalmamak için kargoculuk yapan üniversite mezunu kargocunun motorları...

Seyahat etmek için yola çıkanları pişman etmek üzere radarlarla kapatılan yollar..

Uyan millet, uyan!

Sarı öküzü verme!