"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur’un Birinci Kâtibi: Şamlı Hafız Tevfik

05 Ağustos 2025, Salı 00:21
Bediüzzaman Said Nursî’nin Barla’daki ilk talebesi ve serkâtibi olan Şamlı Hafız Tevfik’i vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz.

Risale-i Nur'dan: Barla medresesinin başkâtibi: Şamlı Hafız Tevfik

İstanbul - Mehtap Yıldırım Yükselten

NUR’UN BAŞ KÂTİBİ

Şamlı Hafız, Nur’un talebe ve kâtipliğinde Üstad’ın takdirine mazhar olmuştur. Üstad onu “Barla medrese-i nuriyesinin baş kâtibi Şamlı Hafız” sıfatıyla taltif etmiştir. Barla’da Hazret-i Üstad’ın serkâtiplerinden ve Risâle-i Nur’un yılmaz, gayretli ve çalışkan kahramanlarından biri olan Şamlı Hafız, Nur hakikatlerinin neşir, yazma ve muhafazasında büyük hizmetler görmüştür.

1926 yılı baharında, Bedizzaman Hazretleri’nin Barla’ya sürgüne gönderilişiyle, manevî bir bahar da başlamış olur. Herkesin, Şarktan sürgün edilen bir âlimin kasabaya getirildiğini ama kimseyle görüşmesine izin verilmediğini konuştuğu günlerde, yakalandığı takdirde başına gelecekleri bildiği halde bütün benliğini kaplayan heyecanla hemen yanına gidip ellerine sarılır.

YAZ KARDEŞİM!

Üstad ona: “Kalemi, kâğıdı hazırla.” dediği an babasının Şam’da verdiği vazifeyi ifa etmesinin zamanının geldiğini hatırlar. Hiç tereddütsüz hemen gidip kalem, kâğıt alarak gelir. “Yaz kardeşim” der Üstad. Ardından kalbine gelen Kur’ânî ilhamları söyler. O da ihtiyarını ve iradesini karıştırmadan duyduğu her sözü olduğu gibi yazmaya gayret eder. Böylece, Onuncu Söz olarak da adlandırılan Haşir Risalesi ile, tesiri çağlar boyu devam edecek yegâne Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nur Külliyatının telifi başlar. Şamlı Hafız Tevfik de “Nurun birinci kâtibi” ünvanını alır.

HANIMI DESTEK OLDU

Risâle-i Nur, Sünûhât tarzında telif edildiği, Kur’ânî hakikatlerin Said Nursî’nin kalbine ne zaman geleceği de belli olmadığı için Hâfız Tevfik’in, zamanının çoğunu Üstadın yanında geçirmesi gerekiyordu. Evin bütün işleri de eşi Zehra Hanım’a kalıyordu. Fakat beyinin Risale-i Nurları yazarak İslâm’a, dine, imana büyük hizmet ettiğini hisseden Zehra Hanım, sırtında dağdan odun taşımak gibi en ağır işleri bile yaparak onun hizmetine devam etmesini sağladı ve bu hasleti ile Said Nursî’nin senasına mazhar olup duâ ettiği has talebeleri arasına girmeyi başardı.

TEVFİK’İMİ ALMADAN GİTMEM

Üstad bir defasında “Kardeşim Hafız Tevfik” der. “Buyur Üstadım” der o da. “Ben yemin ediyorum, şimdi Cennetten bana davet vâki olsa, ben Tevfik’imi almadan gitmeyeceğim” der. Dua mahiyetindeki bu taltifkâr sözler, Hafız Tevfik’i Said Nursî’ye meftun etmeye yeter. Şartlar ne olursa olsun, bir daha onun yanından ayrılmamaya karar verir. O Barla’da kaldığı müddetçe hizmetlerine bilâ-fâsıla devam eder. Isparta’ya sürüldükten sonra da sık sık ziyaretine giderek kendisine tekabül eden hizmetleri ifa etmeye çalışır.

HAPİSHANELER AYIRAMADI

Bediüzzaman Said Nursî, 1935 yılında yüzden fazla talebesi ile birlikte Isparta’dan götürülüp Eskişehir gönderildiğinde, Hafız Tevfik de onların arasındadır. Said Nursî’nin sekiz sene kadar süren Kastamonu sürgününün ardından, kader onları 1943 yılında Denizli Hapishanesinde de bir araya getirir. Hafız Tevfik, Barla bahçelerinde olduğu gibi Eskişehir ve Denizli zindanlarında da Üstadına sadakatle hizmet eder.

Maddî zarûretler veya hukukî sebepler yüzünden ziyaretine gidemediği zamanlarda ise elinden düşürmediği kalemini, kâğıdını ve Üstadının âşinâ olduğu hattını kullanır. “Fakir kardeşiniz kendimi her an maiyetinizde hazır gibi farz edip mübarek ellerinizi mis gibi koklayarak öper ve her namaz arkasında lisân-ı âcizîye yakıştığı kadar sıhhat ve âfiyetinizle beraber ömrünüzün izdiyadı hakkında Cenâb-ı Hakka yalvarırım” gibi ifadelerinin yer aldığı hasret yüklü mektuplar yazarak hislerini teskin etmeye çalışır.

VUSLAT

Said Nursî’nin ahirete irtihali üzerine onun el açıp tazarru ve niyazla yalvardığı, dünyada bir daha mülâkat etme arzusu gerçekleşmeyince o da vuslat iştiyakıyla yalvarıp yakarmaya başlar. Bu hâl beş sene kadar sürer. Nihayet, 1965 yılında Barla’da vefat eder. Şimdi berzah âleminde, Cennet bahçelerinde Üstadı söylüyor, o yazıyor.

Şamlı Hafız Tevfik kimdir?

Asıl adı Tevfik Göksu olan Şamlı Hafız Tevfik, 1889’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Subay olan babası Veli Bey ile birlikte Şam’da yirmi yıl kalmasından dolayı kendisine “Şamlı Hafız Tevfik” denilmiştir. Şam’da bulunduğu yıllarda babası ile Üstad Bediüzzaman’ın Emeviye Camii’nde verdiği Hutbe-i Şâmiye’yi dinlerken babası Bediüzzaman’ı göstererek şöyle demiştir: “Bu zat meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin.” Âlim ve ehl-i kalb olan babasının bu sözü yıllar sonra gerçekleşmiş ve Şamlı Hafız Tevfik, Üstad Bediüzzaman’ın Barla’ya mecburî ikamete tabi tutulduğu yıllarda ona talebe ve kâtip olmuştur. Güzel hattıyla Nur Risaleleri’ni yazdı ve “Nur’un Birinci Kâtibi” unvanını almıştır. Tevfik Efendi Risalelerin büyük bir kısmını ilk elden telifinde vazife almıştır. Hayatının sonuna kadar Barla’da kalmıştır. 5 Ağustos1965 yılında  vefat eden Şamlı Hafız Tevfik’in kabri Barla’dadır. Vefat yıl dönümü vesilesiyle Şamlı Hafız Tevfik Ağabeyi duâlarla yâd ediyoruz.

Okunma Sayısı: 170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı