"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çıkışın siyaset kanalı

Ahmet BATTAL
29 Haziran 2019, Cumartesi
“İniş bitti, çıkış başladı” başlıklı son yazımızda İstanbul seçim sonuçlarını 1987 referandumuna benzettik ve şöyle bitirdik:

“Evet, 15 Temmuz bahane edilerek başlatılan 20 Temmuz KHK süreci ile devam eden ‘siyasete hukuku katlettirme’ inişi bitti, siyasetin hukuku tamir ettirme çıkışı başladı. Bize düşen, adaleti ve liyakati istemektir. Hürriyeti istemektir. ‘Konuşan Türkiye’yi istemektir. Konuşmaktır, yazmaktır, yazı paylaşmaktır. Hem de ‘bir lider’ aramadan. Bizzat ve şimdi. Israrla ve ümitle. Silkelemeden düşmez.”

Bugün bu cümleleri izah edelim: 

Türkiye gibi adaletsizliklerin çoğunun doğrudan devlet yöneticilerinden ve dolayısıyla siyasetten kaynaklandığı ülkelerde elbette hukukla siyaset arasında yakın bir ilişki var. Siyaset düzeldiğinde hukuk da düzeliyor. 

Yeni bir siyaset için yeni bir siyasî düzene ihtiyaç olduğu da açık. Sonrası yeni bir anayasal düzen ve yeni bir bürokratik yapı olmalı. 

Şimdi artık, yeni siyasî düzenin, bilhassa AKP sonrası için mümkün, geçerli ve gerekli olduğu da açık hale geldi. Tam uyanık olma ve tarihe yön verme zamanı yani.

Bu tesbitimizi bazı delillerle destekleyelim ki birileri “arzusuna fikir kılıfı giydiriyor” demesin, diyemesin.

1. İktidar destekçisi yazarlardan, yakın zamanlarda daha da sık olarak “bu gidişle sonumuz ANAP’ınkine benzer” türünden endişeli ikazları duyuyoruz. Hatta ANAP’ınkinden bile daha hızlı bir çözülmeden korkuyorlar.

Biz bu “endişe”yi eskiden beri söylüyoruz. Zira biliyoruz ki kişiye endeksli her siyasî hareket kısa ömürlüdür. Bir cereyan oluşturamaz. Mevcut cereyanlardan birine tutunur, onun gücüne dayanır ve o mecrada akar. Ama kişinin pili bittiğinde hareket biter, çevresi de dağılır. 

AKP için sonun başlangıcı partileşmenin ana omurgası olan “üç dönem kuralı”nı yağcıların kazığıyla Erdoğan için işletmekten vazgeçtiği gün idi. 

Böylece “AKP=Adamın Kendi Partisi” oldu. 

Hep söylüyoruz: “İktidarla parti olunmaz, partiyle iktidar olunur.”

Tesbitimizin AKP için geçerliliğini zaman içinde siyaset biliminin şu temel verisi ve testi doğrulayacak: “İktidarla var olan ya da iktidarla büyüyen bir partinin gerçek bir parti olup olmadığı muhalefetteki varlığıyla belli olur. Muhalefette üç seçim geçirmesine rağmen tabelâsını ve teşkilâtını muhafaza edebiliyorsa partidir. Küçük de olsa varlığını korur ve demokrasiye katkısını devam ettirir.”  

AKP için “partileşebilme ihtimali” var mı? 

Bugünkü siyasetin sosyolojisi yarına ışık tutuyor: Kime sorsak “hayır, bilhassa Erdoğan’dan sonra elbette dağılır” cevabını alıyoruz. 

2. Bağımsız gazeteci kimliğine şahsen de değer verdiğimiz Ruşen Çakır önceki gün medyascope’da şunu söyleyip yazdı: 

“Erdoğan’ın işi toparlayabileceğini sanmıyorum, tam tersine iş daha da kötüye gidecek, çözülme hızlanacak.”

Elbette burada “kötü”den kasıt AKP için kötülük. Yoksa ülke için neyin daha iyi olacağını önce Allah bilir. 

Biz kulları da sosyoloji vd. yardımıyla tahmin edebiliriz: Toplumsal talepler hızla değişiyor. Siyasî cereyanların hem temel ve hem de günlük meselelere bakışı da değişecek. CHP “bile”, “iktidar adayıyım” iddiasını sürdürebilmek için de olsa değişmek zorunda kalacak.  

Diğer tahminlerimizi zaman içinde ayrıca yazacağız. 

3. Tecrübeli siyasetçi, eski DYP İl Başkanı, eski AKP milletvekili ve eski belediye başkanı bir dostumuz üç ay önce bir sohbetimizde mealen şunları söylemişti: 

“Ak Parti’de erime başladı. Yavaşlatılabilir, ama durdurulamaz ve eskiye döndürülemez. Siyasetin yeniden şekilleneceği açık. Ama durum 2001’de Fazilet’in kapatılması üzerine ortaya çıkan yenilikçi/gelenekçi ayrışması gibi olmayacak. Ak Parti içinden çıkacak olan herhangi bir hareketin başarılı olma şansı yok. Zira Ak Parti’nin iktidar hatalarıyla dolu mazisi ve bugünü buna izin vermez.”

Erimeyi zaten görüyoruz. Diğer tesbitlerin doğru olup olmayacağını ise zamanla göreceğiz. 

Bütün bunlardan sonra söyleyelim ki, kanaatimizce şimdilerde Yeni Asya yazarlarının ve okuyucularının içtimaî alandaki görevi arttı: Siyasî ilkelerimizi yeniden ve yeniden okuyup ezberlemek. Yeni siyasî gelişmeleri buna göre değerlendirip yorumlamak ve yönlendirmek. 

Bilhassa Beyanat ve Tenvirler’i ve oradaki ilkelerin iyi bir özeti sayılabilecek olan Sünûhat’taki “Rüyada Bir Hitabe”nin ikinci kısmında yer alan ve “Aynı gün pür-ümit…” diye başlayan kısmı, sırasıyla, sorularıyla ve cevaplarıyla müzakereli biçimde okuyup tam anlayıp güncele uyarlama zamanı… 

Okunma Sayısı: 1996
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı