Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin hangilerinin hangi dünya görüşüne sahip olduğunu bilemiyoruz. Ancak o kurumun bir tabiatı ve işin de bir niteliği var.
Bu sebeple o üniversitenin bütün hocalarının, Hür Dünya’nın sahip çıktığı ortak insanî değerlere ve adalete ve hakkaniyete hizmet eden yönetim değerlerine asgarî ölçüde de olsa değer ve destek verdiğini tahmin edebiliyoruz.
O hocalar yedi aydır büyük ve meşrû sivil itaatsizlik eylemiyle dünyaya demokrasi ve hak arama yöntemi dersi verdiler.
Saraydan mancınıkla fırlatılan paraşüt rektör Melih Bulu’nun ipini çektiler ve bir gece ansızın görevden alınmasını sağladılar.
Yetmedi, geçen haftalarda bir demokrasi dersi daha verdiler.
Rektör atamalarının genel olarak düzeltilmesi ile ilgili talepleri saklı kalmak kaydıyla ve bu durum düzeltilinceye kadar geçici bir çözüm olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, kendi üniversitelerinin yeni rektörünün oldukça demokratik bir ön seçim sistemiyle belirledikleri adaylar arasından atanmasını istediler.
Pazartesi resmî adaylık başvuruları için son gündü.
Kayyım rektörün yardımcılığını üstlenmiş olan iki profesör, Naci İnci ve Gürkan S. Kumbaroğlu da adaylardan.
Ancak bu iki aday gayrı resmî, ama fevkalâde meşrû ön seçime katılan ve oy kullanan hocalardan önceden belirlenmiş olan asgarî kabul ya da onay oyunu alamadı ve Boğaziçi Hocaları’nın 17 kişilik rektör adayları listesine giremedi.
Şimdi top Sarayda.
Bakalım Sarayın listesinde Erdoğan’a dikte edilecek olan bir numara kim olacak?
Bilhassa barajı geçemeyen o iki hocadan biri atanacak mı?
17 kişilik liste dışından bir atama ve bilhassa bu iki kişiden birinin atanması gerçek bir skandal olur.
Bizi Hür Dünya nazarında yeniden rezil eder.
Rektör vekili de olan Naci İnci’nin vekâletinin ilk günlerinde bir öğretim görevlisi hakkındaki göreve son verme (süre uzatmama) tasarrufu basına yansımıştı.
Vekil kayyım rektör görevine son verdiği kişi ile ilgili yazısında iki gerekçeyi birden sıralamıştı. Gerekçelerin doğruluğu, haklılığı ve yeterliliği ayrıca tartışılabilir. Bizim işimiz değil. Ama “ben seni ne olursa olsun yiyeceğim” demenin açık ifadesi
Bu bize Filadelfiya filmindeki dolaylı/hileli gerekçeyi ve bu zalimce tutuma karşı verilen adalet dersini hatırlattı.
Yazımızın başlığı bu sebeple öyle.
Ve basit bir soru soralım:
Suyun alt tarafındaki kurt üst taraftaki kuzuyu yemek istediğinde bahane olarak ne söyler, ne yazar, ne yapar?