“İstihbarat” kelimesi haber toplamak ve haberin doğruluğunu araştırmak gibi anlamlara gelir.
İki kurum istihbarat yapar: Gazeteler ve devlet.
Ancak bu iki kurumun çalışma ve istihbarat elemanı çalıştırma biçimi ve hedefi tamamen farklıdır.
(Maalesef Türkiye gibi demokrasisini yerleştirememiş ülkelerde, bu ikisi yanlış biçimde iç içe geçer. Gazeteler gazete olmaktan çıkar ve devletlerin ve derin devletlerin istihbarat servislerinin operasyon merkezi ya da aleti haline gelir. Cemaatler cemaat olmaktan çıkar ve derin işlerin aleti olur. Devlet devlet gibi çalışmaz vs. vs.)
Demokrasinin dördüncü kuvveti olan basının ajans faaliyeti yani haber toplaması ve yayınlaması önemli bir hizmettir. Ama daha önemlisi bu haberleri yorumlamak ve değerlendirmektir.
Yeni Asya’ya gelince:
Yeni Asya misyonu itibariyle istihbarat gazeteciliği yapmamakta, haber toplamaya çalışmamaktadır. Dolayısıyla devletin içinden ve derininden haber toplamak ve bilhassa devleti yönetmek ve devletle rekabet etmek gibi işlere asla girişmez.
Yeni Asya; manşetiyle, köşe yazılarıyla açık kaynaklardan akan haberleri yorumlar ve siyasetçiye nasihat eder. Üstelik yazarlar ve çalışanlar bunu kendi kafasına göre değil Kur’ân’ın çağdaş tefsiri olan Risale-i Nurlar’ın değişmez, şaşmaz ve şaşırtmaz prensipleri çerçevesinde yapar.
Bunları neden yazdık?
2012 senesinde Ülkemizde siyasî yönü ağır basan bir istihbarat krizi yaşandı. MİT Müsteşarı adliyeye ifadeye çağrıldı.
Başbakan Erdoğan, özetle, “Onu çağırmak beni çağırmak demektir, çağırabiliyorsanız beni çağırın” dedi ve ifadeye gitmesini engelledi.
(Ayrıntılarına girmeye gerek görmüyoruz.)
Başbakan Erdoğan’ın “alacaksanız gelin beni alın” sözünden hareket eden İbrahim Özdabak, askerlerce şaşkın biçimde ifadeye götürülen Erdoğan’a vatandaşın “Ayasofya’yı aç da git” ve “Balyozculara selâm söyle” şeklinde seslendiği bir karikatür çizip yayınladı.
Bu karikatür, o günün siyasî bağlamında, bilhassa Ergenekon/Balyoz operasyonunda içeride olanlar ve Ayasofya tartışmaları çerçevesinde, yaşanan ironiyi net şekilde tarif eden bir karikatür idi.
O gün Balyozculardan ve hiçbir eleştiriyi hazmedemeyen muhakemesiz AKP fanatiklerinden başka kimse rahatsız olmadı. Bugün de olmaz.
Ama sonraları, bu karikatür, yayın tarihinden ve bağlamında koparılarak ve içindeki Balyozcular vurgusu da gözden uzak tutturulup unutturularak “Özdabak ve Yeni Asya darbe istiyor” ya da “Yeni Asya darbecileri destekliyor” gibi bir saçmalıkla zaman zaman sosyal medyada servis edildi.
Bugünlerde bu saçmalık bırakın refik olmayı rakip bile olmayan bazı paçavra basın organlarınca tekrar edildi.
En son da gazetecilik mesleğinden gelen ve dolayısıyla işini ciddiye alması gereken AKP eski milletvekili -Ergenekon’un da kitabını yazmış olan istihbarat gazetecisi- Şamil Tayyar bu tuzağa düştü ve yanlış taraftan topa girdi. Gerçi sonra fark edip çark etti. Ama dalgalanma başlamış oldu.
Elbette bu çarpıtmalar ve iftiralar tutmaz. Ve elbette gerçek dindar demokratları darbeci gibi göstermeye çalışan bütün müfterilerin yüzü bir kez daha kızaracak.
Elbette yüzleri varsa.