Birgün’den Berkant Gültekin Emekli Anayasa Hukuku Hocası Prof. Dr. Cem Eroğul ile kısa, ama etkili bir röportaj yapmış.
Bir soru ve cevabı şöyle:
Soru: “AİHM kararlarının bağlayıcılığının olduğu herkesin malûmu. Peki, kararlara uymamanın bir yaptırımı yok mu? AİHM kararlarına uyacağını taahhüt eden ancak işine gelmediğinde uymayan devletlerle ilgili işletilmesi gereken bir prosedür belirlenmemiş mi?”
Cevap: “AİHM’in bir siyasî yaptırım yetkisi yok. Bu konuda yetkili organ, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Mahkemenin yapacağı tek iş, Komite’yi bilgilendirmek. Bunun üzerine, Sözleşmenin 46/1. maddesi devreye girer ve Komite, Türkiye’nin Mahkeme kararına uymadığını tesbit ederse, bir siyasî müzakere süreci başlar. Kararın uygulanmaması karşısında Komite, Türkiye’nin üyeliğini askıya almak dahil, sonu ihraca varacak bir süreç başlatabilir.”
Biz bilhassa 15 Temmuz 2016 sonrasında çeşitli yazılarımızda yargının içine sokulduğu girdap sebebiyle bu riskin gittikçe güçlenmekte olduğunu yazdık. Geldiğimiz nokta ise vahim ötesi.
AİHM’in yargı yetkisini bizim kaldırmamız kolay değil, ama devlet olarak yapıp ettiklerimizle Avrupa’ya “bizi kaldırın atın” demek suretiyle aynı sonucun doğmasına zemin hazırlıyoruz. Planlayanlar da aslında belli.
“Adalet, AB ve AİHM” başlıklı 28 Aralık 2016 tarihli yazımızda bu konuda şunları yazmıştık:
Linki: https://www.yeniasya.com.tr/ ahmet-battal/adalet-ab-ve-aihm_419175
“Demokraside elli yıldır elde ettiğimiz mesafenin, BM, NATO üyeliği, AİHM’in yargı yetkisi ve AB üyelik süreci ile olumlu ilgisini kimse inkâr edemez.
“Ancak son yıllarda bazı sun’î gündemlerle ve hilelerle bu uluslar arası kurumlar aleyhine müthiş bir hava estiriliyor.
“Hükümeti iyi niyetle desteklemeye devam eden dostlarımız ise bu gidişatı gördükçe şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.
“Bunlardan biri, özgürlük isteği ve kurumsallaşması hususunda önemli refiklerimizden olan Liberal Düşünce Topluluğu’nun Ankara ayağının sembol isimlerinden biri.
“Kendisiyle sohbetimizde, süreci yönlendirenlerin, AİHM’in yargı yetkisini kaldırmayı hedeflediklerini söylediğimizde, bu konuyu ilk defa düşündü, şaşırdı ve buna ihtimal vermediğini söyledi.
“Diğerleri ise, ne hatırında bilinmez, ama bindiğimiz dalı keseceğimizi göre göre susuyorlar.
“Nitekim bir dostumuz -ki önceki adaylıklarının ardından AK Parti’nin ilk iki döneminde milletvekilliği yaptıktan sonra şimdi beldesinde resmen de halkın içinde olan ağır ve ağırlıklı bir siyasetçidir- sohbetimizde, bu ağır ve kasvetli sürecin AİHM’in yargı yetkisini kaldırmaya kadar gidebileceğinden söz ettiğimizde, konuya hazırlıklı olduğunu gösterecek biçimde ve net olarak, “bu dâvâları açanların istediği gibi sonuçlanması için AİHM’in yargı yetkisinin kaldırılması şart” dedi. Bize de şaşmak düştü.
“Görüldüğü gibi, bilmesi gerekenlerin bilmediği ve istememesi gerekenlerin -belki de kerhen- istediği bir garip süreç yürütülüyor.”
Bugün artık daha “şiirsel” takılacağız. Birileri yıllar önce Erkin Koray’a söyletmişti:
“Bir ben miyim perişan gecenin karanlığında
Yosun tuttu gözlerim yalnızlar rıhtımında…
Bütün gece ağladım dalgalar kucağında
Yosun tuttu gözlerim yalnızlar rıhtımında…
Bir beni mi unuttular, uçup gitti martılar
Geceler, ben ve deniz yalnızlar rıhtımında…”
Ya da iktidarın “Medeniyetler İttifakı” projesini bizim gibi ve hatta bizden daha fazla alkışlayan AKP’li dostlara asılacağız: Ses verin dostlar, iktidarı siz ikaz edin. Bu gidiş gidiş değil…