Hâkimleri telefonla arayarak yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiği “iddia” edilen eski milletvekili, eski hukuk Prof.u Burhan Kuzu Karar’dan Akif Beki’yi aramış ve konuyla ilgili bazı açıklamalar yapmış.
Şunları da söylemiş: “… öğrencim de olan bir avukat beni bulaştırdı, aradım, ama tahliyesi için hâkime baskı yapmadım. Zaten Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu üyeliğinden başka sıfatım yok, ne gücüm ve forsum olur ki.”
Yani “tamam, hâkimi aradım, ama baskı yapmadım, zaten istesem de yapamazdım zira baskı için elimde bir güç yok” demiş.
Biz inandık. İnanırız, çünkü çocukluğumuzda dedemizden duyduğumuz bir deyimdi: “Fors bin beş yüz!”. “Havası fazla, cakası yüksek” anlamında bir deyimdi. (Neden iki bin değil de bin beş yüz idi? O kadarını inanın bilemiyoruz).
Sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’nde Burhan Kuzu’nun hocasından “force majeure /fors majör”ü duyduk. (Onun burayla ilgisi pek yok galiba, ama belki de vardır. Asistanına ne öğretmişse odur!).
Burhan Kuzu’yu böyle okuyunca “benim hâkimlere ne söz söyleme hakkım olabilir ki, ben zaten söyleyeceğimi hocaları olarak onlar öğrenciyken söylemişim, artık yetki de güç de onların elinde, kararlarının vebali biraz benim, ama çoğunlukla onların” diyen muhterem hocamız geldi aklımıza.
Sonra Burhan Hoca’nın forsunun miktarını anlamak için internete girip dediği adresi araştırdık.
Cumhurbaşkanlığının resmî web sayfasında hiçbir politika kurulunun ve bu arada “Hukuk Politikaları Kurulu”nun bilgisini ya da linkini bulamadık. “Demek cumhurbaşkanı bile bu kurulu ve üyelerini ciddiye almıyor, Hocamız doğru söylüyormuş” dedik ve onun adına rahatladık.
Resmî Gazete’nin arama motoruna “Kuzu” kelimesini girdik. “Emin Kuz’u” bile çıktı. Ama Burhan “Kuzu”yu bulamadı. Buradan da rahatladık. (Gerçi sonra bir uzmanı bize yardımcı oldu ve 9.10.2018 tarihli Resmî Gazete’de o Kurulların o tarihte atanmış bütün üyelerinin ve bu arada Sayın Kuzu’nun adını bulabildik, ama önemli değil, artık rahatımızı bozacak değiliz).
Kendi kendimizi aradık. “Devletin hiçbir kurumunun ciddiye almadığı bir politika kurulunun politikacısını hâkimler ve savcılar neden ciddiye alsınlar ki” dedik, her yönden rahatladık. Eminiz Hocamız beraat edecektir, zira kimsenin ciddiye almadığı birinin yargıya etki etmesi ya da talimat vermesi söz konusu dahi edilemez! Hem yargının kimi ciddiye aldığı zaten belli.
Zaten yargımız bağımsızdır. Eskiden bağımsızdı, ama aynı zamanda bakımsızdı. Şimdi artık besilidir, bakımlıdır. Ve “gezen tavuk” gibidir, yumurtası kıymetlidir, tam bağımsızdır. Adliye önlerine ve başsavcı odalarına konulan iri heykellerinden de göreceğiniz üzere manikürü, pedikürü de tamamdır. Tırnak ojesi istemez. Diş kirası ister mi, bilemeyiz…
Şimdi bu yazıyı okuyunca “yargının bile ciddiye almayacağı bir politika kurulu üyesinin konuşmalarını sen neden ciddiye alıyorsun” diyenleriniz olacaktır.
Cevabı için, siz doldurun diye buraya uzun bir boşluk bırakıyoruz: …