"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zalimler için yaşasın cehennem

Akif ARSLAN
08 Aralık 2015, Salı
Evladı olanlar iyi bilir. Sabah uyanır uyanmaz ilk işleri evlatlarının o mis kokusunu içlerine çekip kalplerindeki muhabbet musluklarını ardına kadar açıp, kucaklayıp o minik bedeni, sımsıkı sarılmak olur.

Evlat ne kadar büyüse de sizin nazarınızda hep minnacık bir bebek olarak kalıverir. Öpmeye, koklamaya doyamaz “Keşke bugün iş olmasa” deyip bir iç çekersiniz ve ayrılmak istemezsiniz o masum yavrunuzdan.

Ama mecbur üzerinizi giyinir ve düşersiniz derd-i maişet için yollara. Ve vardığınızda iş yerinize sabah ilk çayınızı yudumlarken “Dünyada ne olup bitiyor” diyerek gezinirsiniz haber sitelerinde...

Evet ben de her zamanki gibi böyle çıkmıştım evimden ve böyle varmıştım iş yerime. Ama o gün ilk çayımı içemedim.. Boğazımdan geçemedi ne kadar zorlasam da.. Çünkü boğazım düğüm düğüm.. O sabah bir sahile minnacık bir beden vuruvermişti.. O fotoğraf tüm mutlulukları tek bir saniyede alıp götürüvermişti. Neden bilmiyorum ama normalde o sahnedeki yetişkin bir insan olsa idi bu haleti yaşatamazdı bana. Fıtrî olarak insan, cesede bakamıyor ya da bir ürkme hali dolduruveriyor içini. Belki ölüm korkusu bilemiyorum. Ama o minik yavruda bunları hissetmedim. Ürkme değildi yaşadığım. Bir ceset nazarıyla bakamadım. Sanki yaşıyordu. Ama biliyordum ki vefat etmişti!

Allahu ekber! Tarifi imkânsız bir vicdan azabı. Üzüntü! Sonra evladım geldi aklıma. Hemen telefona sarıldım. O iyi mi değil mi duymak istedim. Evet gayet iyiydi hamdolsun. Ama ben hâlâ iyi değildim. Ne oluyordu bana? Sonradan fark ettim ki çevremdeki çoğu insan benim bu duygularımın benzerlerini yaşamış ve kahrolmuşlar. Ağlayanlar olmuş. Akşama kadar o sahneyi akıllarından çıkaramayanlar. Peki buna sebeb olanlar? Onlar da üzülmüşler midir acaba bu kareye? Kahrolmuşlar mıdır bizim kadar? Hadi sû-i zan etmeyeyim, üzüldüler mi üzülmediler mi bilemiyorum diyeyim. Ama hakkına girdikleri sadece o yavru olmadı bunu kesin biliyorum. Sadece o yavrunun anne ve babası da olmadı. Ben de hesap soracağım ahirette. Bana bu üzüntüyü yaşattıkları için. Ve eminim ki bu hale üzülen, kahrolan herkes soracak bunun hesabını. Siz de soracaksınız mesela.

O gün her zamankinden farklı bir gündü. Evladını kaybedenlere Üstadımızın “Çocuk Taziyenâmesini” tavsiye eder, oradan teselli bulmalarına vesile olup yanan yüreklerine Risale-i Nur gibi bir ummandan su dökeriz ya hani. Ve söner içlerinde yanan ateşleri. Evladını kaybetmemiş bir baba olan ben, kıyıya vuran bir yavruyu görünce evladını kaybetmiş gibi içim alev alevdi. Ve evladım hâlâ hayatta olmasına rağmen (elhamdülillah) “Çocuk Taziyenamesini” okuyarak ancak teselli buldum. Şimdi gerçekten daha iyi anladım bu kısım neden yazılmış. Ve sadece evladını kaybedenlere yazılmamış. Sonra bin defa şükrettim Yaradana. Dert varsa dermanı da varmış elhamdülillah.

Yara iyileşmişti ama adalet gerçek manada yerini bulmamıştı daha. Ne zaman ki mahşer meydanında duyulacak o hiddetli, azametli ve celâlli “KARAR!” sesi ve titretecek her yeri.. Ve ne zaman ki atılacak gayya çukurlarına o zalimler işte biz ancak o zaman gerçek manada teselli olacağız ve adalet işte o zaman hakiki manada yerini bulacak. Evet binlerce defa zalimler için yaşasın Cehennem!

Okunma Sayısı: 1679
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı