Meşhurdur: Adamın biri, hiç “İnşallah” demezmiş. Mütedeyyin hanımı da, “Bey, İnşallah’ de!” diye ikaz edermiş. Birgün bey, tarla-çarşı-pazara gidecek olmuş. “Hanım, ben tarlaya gidiyorum, akşama dönerim” demiş.
Hanımı da yine, “Bey İnşallah de” diye hatırlatmış. “Hava gün-güneşlik, ne diye ‘İnşallah’ diyeyim, gidip gelirim” demiş...
Bir müddet sonra öyle bir fırtına çıkmış ki, ıslak-yorgun ve argın halde, gece yarısı kapıyı çalan beye, hanımı seslenmiş: “Kim o?”
“Aç hanım, aç, İnşallah ben geldim, İnşallah ben geldim!”
Çoğu zaman ‘İnşallah’ (Allah dilerse) demeyi unutuyoruz. Hattâ, yapmayacağımız, şüpheli şeyler için ‘inşallah’ deriz.
Şüphesiz ki, herşey Allah’ın dilemesiyle olmaktadır. Biz, kendi dünyamızda dahi, kendi irâdemizle yaptığımız işlerin herbirisinin, yüzde birisinden bile haberdar değiliz. Meselâ, ekini sadece tarlaya ekeriz ve biçeriz, gerisine karışmayız. Yemeği ağzımıza koyarız; nice mükemmel faaliyetler dönmektedir, hiçbirinden haberdar değiliz. Müdâhele etme imkânımız da yok.
Atomdan yıldızlara, kanunlara kadar herşey çok ince ve hassas bir nizam ve intizam ile iş görmektedir. Elbette, o faaliyet ve hareketler, Allah’ın dilemesiyledir. Çünkü, akılsız, şuursuz atomlar, yıldızlar, kanunlar iş göremezler.
Biz şuûrlu insanların vazifesi, bu incelikleri fark ederek, her işimizin Allah’ın dilemesiyle olduğunu bilip “İnşallah” dememizdir. Kur’ân, gelecekte plânladığımız, yapmayı düşündüğümüz işler için “inşallah” dememizi emrediyor:
“Hiçbir şey hakkında ‘yarın bunu muhakkak yapacağım’ deme. Ancak, ‘İnşallah’ deyip Allah’ın dilemesini ardına bağlarsan müstesnadır. Unuttuğun zaman da yine, Rabbini an ve ‘Umulur ki Rabbim beni bundan daha hayırlı ve doğru yola eriştirir’ de.” (Kehf Sûresi, 23-24)
Eğitim ve terbiye yolu ile kendimizi “İnşallah” demeye alıştırmamız gerekiyor. Adeta, bu mübarek duâ ve talep ve düşünce zihnimize kazınmalı, meleke hâline gelmeli ve otomatik olarak ağzımızdan dökülmelidir.
Çünkü, Allah (cc) istemezse, bir yaprak bile yerinden kıpırdamaz!