"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’a yakınlığımız, ne demektir?

Ali FERŞADOĞLU
11 Kasım 2022, Cuma
Bir kardeşimiz, “Bizim Allah’a yakınlığımız, ‘Kurbiyet ve akrebiyet’ ile ifade ediliyor. Bunlar ne demektir?” diye soruyor.

Kurbiyet ve akrebiyet, aynı kökten gelen yakınlık manalarındadır. Ancak, kurbiyet, kulun Allah’a yakınlığı; akrebiyet ise, Allah’ın kula yakınlığını ifade eder. Güneş Dünya’dan yaklaşık 150 milyon kilometre uzaklıktadır. Bunun yanında güneşin merkezinde 20 milyon santigrat; radyasyon fışkırtan yüzeyinde-en soğuk kısmı olsa da-5 bin 500 derecelik sıcaklık var ve bütün maddeleri tutuşturabilir. Evet, biz güneşten uzağız, ama, o bize yakındır. Güneş doğar doğmaz, sekiz dakika sonra gelir, başımızı okşar!

“Eğer güneşin şuuru olsaydı, bizimle aynamız vasıtasıyla muhabere ederdi. Fakat biz ondan dört bin sene uzağız. Bilâ teşbih velâ temsil, Şems-i Ezelî (herşeyi nurlandıran Allah), herşeye herşeyden daha yakındır. Çünkü Vâcibü’l-Vücuddur, mekândan münezzehtir. Hiçbir şey Ona perde olamaz. Fakat herşey nihayet derecede Ondan uzaktır.” (Mektûbât, Enstitü/internet, s. 296.) 

Evliya “kurbiyet”, yani, tasavvuf/tarikatteki “seyr-i süluk” mesleği, yani, ilim öğrenme, riyazet, ibadet ile uzun çabalarla nefsin terbiye ve kalbin hastalıklarını tedavi ederek 40 günden 40 seneye kadar süren uzun zaman içinde Kurbiyet-i İlâhiye mazhar olabilirler, yine de sahabeye asla yetişemezler. Çünkü sahabiler, “Akrebiyet-i İlâhinin inkişafı”na mazhardırlar. Kurbiyet ilim öğrenmemiz, akrebiyet ise, bilgisayara binler sayfa ilmin yüklenmesi gibidir. Şöyle ki: 

“Güneş bize yakındır; çünkü ziyası, harareti ve misali aynamızda ve elimizdedir. Fakat biz ondan uzağız. Eğer biz nuraniyet noktasında onun akrebiyetini (yakınlığını) hissetsek, aynamızdaki misalî olan timsaline münasebetimizi anlasak, o vasıtayla onu tanısak; ziyası, harareti, heyeti ne olduğunu bilsek, onun akrebiyeti (yakınlığı) bize inkişaf eder ve yakınımızda onu tanıyıp münasebettar oluruz. Eğer biz bu’diyetimiz nokta-i nazarından (uzaklığımız noktasında baksak) ona yakınlaşmak ve tanımak istesek, pek çok seyr-i fikrîye (fikri geziye, dolaşmaya, gözleme) ve sülûk-u aklîye mecbur oluruz ki, kavânin-i fenniye (fenni, ilmi kanunlar) ile fikren semâvâta çıkıp semâdaki güneşi tasavvur ederek, sonra mahiyetindeki ziya ve harareti ve ziyasındaki elvân-ı seb’ayı (yedi rengi) uzun uzadıya tetkikat-ı fenniye (ilmi, fenni incelemeler) ile anladıktan sonra, birinci adamın kendi aynasında az bir tefekkürle elde ettiği kurbiyet-i mâneviyeyi (manevi yakınlığı) ancak elde edebiliriz.” (Mektûbât, Enstitü/internet, s. 55.) 

Okunma Sayısı: 1078
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı