"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman, “vekilleri” aradan çıkarmış

Ali FERŞADOĞLU
20 Ekim 2022, Perşembe
Bir sohbette latifeyle “Müritlerim!” tabiriyle bir lâf-ı gaf yaptık! Şakası bile zihinleri bulandırır. Risale-i Nur’da “şeyh-mürit, mürşit,-karar verici, yetki sahibi anlamında-varis, vekil” asla yok!

Bediüzzaman, “Ey ahiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım!” (Lem’alar, s. 163.), “Aziz, sıddık, fedakar kardeşlerim!” diye hitap eder; imzasını da “Kardeşiniz Said Nursi” şeklinde atar. Kendisini için, “Ben de Risâle-i Nur’un talebesiyim. Bir risâleyi şimdiye kadar yüz defa okuduğum halde yine okumaya muhtaç oluyorum. Ben sizlerin ders arkadaşınızım.” (Tarihçe-i Hayat, s. 605.) der ve bunu sözde bırakmaz:  

“Mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır.” (Lem’alar, s. 166.) “Eğer mesleğimiz şeyhlik olsaydı, makam bir olurdu veyahut mahdut makamlar bulunurdu. O makama müteaddit istidatlar namzet olurdu. Gıptakârâne bir hodgâmlık olabilirdi. Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz.” (Lem’alar, s. 170.) “Said yoktur, Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur, konuşan yalnız hakikattır.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 10.) “Ben bir çekirdektim, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kur’ân-ı Hakîmin mânâsı ve hakikatli tefsiri olan Risale-i Nur’a aittir.” (Emirdağ Lahikası, s. 377, 361.) der şahıs, ider yerine, “cemaat, meşveret ve şahs-ı maneviyi” koyar:  

“Şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil.” (Mektubat, s. 425.) “Fihristeyi, taksimü’l-â’mâl tarzında mütesanid heyetinizin şahs-ı manevisine tevdiiniz çok güzeldir. Tam ve daimi bir üstad buldunuz. O manevi üstad, bu aciz kardeşinizden çok yüksektir; daha bana ihtiyaç bırakmıyor.” (Kastamonu Lâhikası, s. 17.) “Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 103.) “Her meselemizde emir, Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.” (Hizmet Rehberi, s. 175.) 

Niçin şahısları, makamları aradan çıkarmış?  

Zira, “Vehim ve heva ve his ve nefis…” (Lem’alar, s. 170.) ve ayrıca “hubb-u câh (makam, şan-şöhret sevgisi), havf damarı (enva-ı çeşit korkutmacalar), tama (mala karşı aç gözlük), asabiyet-i cahiliye (milliyetçilik); enaniyet (benlik, egoizm), dünyanın başka cazibedar” şeyleri ile aldatır, korkutur, satın alır ve kendilerine taraftar yapar; onları da, milleti de mahvederler! 

Okunma Sayısı: 1711
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Toygar

    20.10.2022 08:25:58

    Aslolan vekillerin kendilerini aradan çıkarmaları olsa gerek. İşin püf noktası burada sanırım. Onlar kendilerini aradan çıkarmaları gerektiğini idrakta zorlandıkça, etraftakiler de onları makamlarından düşürdük zannıyla, fikir ve hareket etmekte zorlanıyorlar. Aradan çıkaramadılar kendilerini, böyle oldu.

  • Ferhat

    20.10.2022 07:20:43

    Bu güzel yazınız icin sizlere tesekkur ederim. Son yıllarda türeyen ve tarikatvari faaliyetler yapıp üstad ve risalei nurları kullanan aczmendilere de üstad bir reddiye yapmış adeta.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı