Kur’ân’da isimleri zikredilen ve tarih kitaplarında mesleklerin pîr, önder, üstad, yol göstericileri şöyle sıralanmaktadır:
Çiftçilerin piri Hz. Adem, marangoz ve gemicilerin Hz. Nuh, Çobanların, Hz. Mûsâ, hallacların Hz. Şit, devecilerin Hz. Salih, sütçü ve dülgerlerin Hz. İbrahim, terzilerin Hz. İdris, saatçı ve mahpusların Hz. Yûsuf, ekmekçilerin Hz. Zülküf, tarihçilerin Hz. Lût, bahçıvanların Hz. Üzeyr, çulhacıların Hz. İlyas, mevlithan (ses san’atçıları), demirci ve zırhçıların Hz. Dâvud, eczacıların Hz. Lokman, balıkçıların Hz. Yûnus, seyyah ve doktorların Hz. İsâ (as) ve peygamberlerin sonuncusu ve “Varisü’l-Enbiya” Hz. Muhammed (asm) bütün peygamberlerin dinlerini, hükümlerini kendisinde toplandığı; İslâmiyet onunla tamamlandığı ve kemale erdiği; getirdiği din cihanşumûl ve kıyamete kadar bâkî olduğu için, sair peygamberlerin göstermiş olduğu bütün mu’cizelerin numûnelerinin gösterildiği mübarek bir zât olmuştur.
Evet, peygamberlerin gösterdikleri mu’cizelerle, insanlığa fen ve ilim yolu açılmıştır. Mu’cizeler, o fennin ve ilmin en son sınırını çizmişlerdir.
Meselâ, Hz. İbrahim’in (as) ateşe atılması ve ateşin onu yakmaması; yanmaz madde “amyant”ın bulunabileceğini, Hz. Davud’un demiri hamur gibi yoğurma mu’cizesiyle, demirin sanayide kullanılacağını, Hz. Süleyman’ın, rüzgâra binip uzak mesafelere gitmesi, Mısır Melikesi Belkıs’ın tahtını ve kendisini göstermesi ve yanına getirmesi mu’cizeleri de, uçak, televizyon ve eşyanın uzaktan celbi meselesini ve ışınlamayı; Hz. Mûsâ’nın âsâsını yere vurmasıyla suyun fışkırması, insanların çorak yerden su, çölden petrol ve dağlardan madenlerini haber ve ders vermektedir.
“Bugün, kuş dilinde büyük mesafeler kat’edilmiştir. Bu merhaleyi, Hz. Süleyman’a (as) “öğretilen kuş dili mu’cizesi”ne borçluyuz. Daha nice mu’cizeler var ki, beşer henüz onlara ulaşamamıştır. Ancak, çalışmalar devam etmektedir.
Bu, tedâi-i efkâr (fikir çağrışımı) veya telâhuk-u efkâr (fikirlerin biri biriyle birleşmesi) bir kartopu gibi akıldan akıla, beyinden beyine, istidattan istidata, kabiliyetten kabiliyete, devirden devire, toplumdan topluma uğrayarak büyümüş ve bugünkü hâlini almış olduğu sosyolojik bir vakıa.
Peygamberlerin meşgale ve mu’cizeleri, zihin ve dimağlarda, şu çarpıcı hakikati nakşetmiştir: Peygamberler Allah’ın en sevdiği kullardır. Onlar, demiri hamur gibi yoğurmakta, gemi yapmakta, uzaktan eşyayı celbetmektedir, vs. Ey beşer, haydi sen de tembelliği terk ederek onları taklit etmeye çalış...
İnkâr edilemez bir gerçektir ki, bütün medeniyet, terakki, kemâlat ve kültür değerleri, semâvî dinler ve peygamberler eliyle insanlığa hediye edilmiştir.
Evet, medeniyet tarihine şöyle bir bakış, gösterecektir ki: İnsanlığın inkişâf ederek bugünkü durumu bulmasında din, en mühim bir âmil olmuştur.