18 yıllık mütevazi, bütün vatandaşlarına eşit şekilde sahip çıkan Almanya Başbakanı Angela Merkel’e eskortsuz, resmiyetten uzak, gönülden kopup gelen veda ve uğurlama kutlamaları gördünüz, duydunuz!
Ve aynı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Ü’de okuyan gençler için, “öğrenci misiz, terörist misiniz? Öğrenciler değil, teröristler!” ifadelerini de duydunuz! Erdoğan, “Terör örgütlerinin üyesi olan bu gençleri biz ülkemizin gerçek manada millî ve manevî değerlere sahip gençleri olarak kabul etmiyoruz.” da demiş.
İktidarın zımnî ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Protesto eylemlerine katılanlar ve olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir. Türkiye’nin böyle evlâtları yoktur” demiş. (ntv.com.tr, 3 Şubat 2021)
Bu ne peşin hükümlülük, bu nasıl bir haksız, hukuksuz suçlama? Üstelik mahkemeden önce yapılmış bu beyan. Mahkeme de, serbest bırakmış!
En yüksek makamlardan fütursuzca yapılan bu suçlamalar şimdi ne olacak? Özellikle “ehl-i tahkik Nur Talebeleri” hakkın hatırını âli tutup ve haykırmaları gerekmez mi?
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. “Bir kişi, suçu âdil mahkemelerce delillerle, belgelerle sabit olmadıkça masumdur. Ey dindarlar ve özellikle ey ehl-i tahkik ve hakperest Nur Talebeleri! Meali şöyle olan âyet-i kerîme size neyi anlatıyor?
“Kendi aleyhinizde, anne-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa dosdoğru şahitlik edin.” (Nisa Sûresi, 135)
Toptancılıkla, siyasî mülâhazalarla “terörist” deyip suçlamak, hapse atmak, “iftira, bir bühtan, bir yalan, bir su-i zan, bir gıybet” değil mi? Ya masum insanları hapse atanlara destek verenler… Ya meali şöyle olan âyet?
“Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur.” (Hud Sûresi, 11/113)
Belgesiz, bilgisiz, haksız, hukuksuz olarak bebek, kadın, genç, ihtiyar ve hastaları hapse atmak, malını, mülkünü, hürriyetini, çoluk-çocuğunu elinden almak ve bunları var güçleriyle desteklemenin hesabını dünyada da vermeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?