Bediüzzaman, eskiden Ermeni Rum ve sair Hıristiyanların fakir, Müslümanların zengin, son çağlarda ise, bunun tam tersi olduğunu söyler.
Kur’ân’ın, “İnsan için ancak çalıştığı vardır”1 ayeti ile, “Çalışan Allah’ın sevgili kuludur”, “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır”2 hadislerinin çalışmaya, kazanmaya verdiği şevki, bazı yanlış telkinlerle söndürüldü. Tevekkül ve kanaat yanlış anlaşıldı. Ortaçağın gerekleri ile, son çağın şartları nazara alınmadı, biribirine karıştırıldı.
Tevekkül, Allah’ın koymuş olduğu kanunlara, sebeplere müracaat ettikten, bir iş için gerekli şartları yerine getirdikten sonra sonucu Allah’tan beklemektir. Sebepere, sünnetullaha, tabiat kanunlarına uymadan yapılan, tevekkül değil, tenbelliktir. Kanaat ise, yetinmek değildir. Yapılan çalışmadan sonra elde edilen kazanca razı olmak ve çalışmaya devam etmektir.
Ortaçağda “bir lokma bir hırka” ile yetinmek veya mağaralara, uzlethanelere, çilehanelere çekilip zikir, şükür ve tefekkürle hayatı geçirmek mümkündü. Ancak, ne bu çağın şartları, ne insanın ömrü o sistemi kaldırır. Artık ahirzamanda kuvvet ilim ve fenlerin eline döküldü, teknolojik cihazlar öne çıktı. Öyle ise, İslâm medeniyetinin yükselmesi, maddeye, ilme, teknolojiye bağlıdır.
İslâmiyet, hayatın bütün safhalarında tüketimi, “aslî ve zarûrî ihtiyaçları” akıl, mantık ve çerçevesinde karşılamayı tavsiye eder.
Ayrıca İslâm insanın izzetine yakışır seviyede yaşamasını ister. Sefalete razı olmaz. Bunun için çalışmaya büyük önem verir. Çalışmak da genellikle refah ve saadeti getirir.
Zekât, hac, kurban gibi ibadetler için belli seviyede zengin olmayı, refâh seviyesine ulaşmayı gerektirir. Ancak bunların meşrû dairede kalma zorunluluğu vardır.
Bütün duyguların olduğu gibi, el ayak ve beden gibi, dokunma organlarının da çalışmaktan lezzet aldığını, tecrübelerimizle, bizzat yaşayarak biliyoruz. “Her faaliyette bir lezzetin bulunduğunu; hayatta en çok sıkıntıyı, boş ve işsizlerin çektiğini” ise hissetmemek, görmemek mümkün değil.
Çalışma, vücudun hayatı ve hayatın uyanıklık hâlidir. Çünkü, fıtratı heyecanla yaratılan insanın rahatı ancak çalışmakla mümkündür.
Dipnot:
1-Necm Suresi, 39.; 2-Feyzü’l-Kadir,