“Sizin anlattığınız dinin, dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor! Bunca zaman geçmesine rağmen, dünya kötülerle dolu.”
O sırada, çamur içinde oynayan bir küçük çocuğun yanından geçiyorlarmış. Vaiz demiş ki: “Sabunun da pek bir fayda getirmediği anlaşılıyor. Zirâ, dünya pis ve pislerle dolu!”
“Ama, sabun kullanıldığı zaman faydalıdır.”
“Evet, din de aynen öyledir. Eğer öğrenilir, anlaşılır, yaşanır ve uygulanırsa dünyaya ve herkese iyilik getirir.”
Bu hayatı bir şekilde yaşayacaksınız. Size yol gösterecek olan ya felsefedir, felsefik akımlar, filozoflardır veya dindir, müceddidler, müçtehidlerdir. Felsefik akımlar insanı nerelere sürüklüyor? Pek çok filozofun hayatı karanlık ve sonu da intihar gibi kötü bir işle bitmiştir. Kendi hayatına düzen veremeyen başkasına ne verebilir ki?
İşte felsefenin peşinde gidenler, inançsızlık, sıkıntı, problem, sefahet, sefalet, perişanlık… Modern toplumlar da çok pahalı tecrübelerden sonra şu noktaya ulaşmadı mı?
Dinsiz fen, mâneviyatsız teknoloji; insanın bin bir muamma yüklü mânevî cephesini, sayısız ihtiyaç ve arzularını tatmin edemez, edememiş... Beşer, bilimde ve fende ne kadar ilerlerse ilerlesin, hiçbir zaman dinsiz yaşayamaz. (İnal Savi, Ailede Din Eğitimi, T. DES, Ank., 1981, s. 252)
Baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknoloji ve maddî imkânlara rağmen; kâinatın hücûmlarına karşı dayanacak ve sınırsız kabiliyetlerine neşv ü nemâ verecek hak dini elde etmezse hayatını sürdüremeyeceği anlaşıldı. (Münâzarât, s. 86)
Ahlâkı güzelleştirmenin iksiri; hattâ hukuk, sanat, mimarî, ilim, felsefe, teknik gelişmelerin kaynağı da dindir. Bin yıl önceki toplum gerçeklerinin hepsi mazide kaldı. Zenginler, hükümdarlar, ideolojiler, toplumlar, sınıflar, hattâ birçok millet tarih sahnesinden silindi. Hepsi, ama hepsi ya değişti, ya kayboldu. Fakat, din ayakta. (Der Spigel, 1998)
Bütün bu gerçekler şunu göstermektedir: Beşer dinsiz yaşayamaz!