Çocuklarımız, gençlerimiz elden gitmek üzere! Yalnızca İstanbul’da 1 milyon uyuşturucu bağımlısı genç var! Çocuklarımız okumaya mı, sevdacılık oynamaya mı gidiyor? Tv, bilgisayar, cep telefonu (internet kafeleri), gençlerimizi uyuşturucudan beter uyuşturuyor!
Çocuklarımız duygu sapması, ahlâkî erozyonu yaşıyor, inancını kaybediyor! Kimisi peş peşe intihar ile hayatına son veriyor! Bazıları “ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik komitelerinin” eline düşüyor.
Genç evlilerde boşanma patlaması yaşanıyor! Aile yuvası dağılıyor! Bunlar şahsî veya muhalefetin iddiaları değil: İlmi veriler, anket sonuçları, iktidardakilerin tesbit ve beyanları.
Çocuklar bize Allah’ın en değerli armağanı ve emaneti; nankörlük ve ihanet edemeyiz! Siyasî gevezeliklerle ömrümüzü ve onları heba edemeyiz. “Teessür ve ıztırap karşısında, kalpten bir parça kopsaydı, ‘Bir genç dinsiz olmuş’ haberi karşısında, o kalbin, atom zerrâtı adedince param parça olması lâzım gelir.” (Şuâlar, s. 577) deyip uykularımız kaçmalı! Ebeveynler uyku bes; uyanalım artık!
“Çok uğraşıyor, çabalıyoruz, ama, çocuklarımıza ulaşamıyoruz” bahanesine sığınamayız. “Neme lâzım, başkası düşünsün’ gibi cevab-ı miskinâneye (tenbelce, miskince, uyuşukçasına cevaba) ve başkasına havale ve itimat etmek gibi tevekkül-ü âcizâneye (güçsüz, âciz ve beceriksiz tevekküle).” gidemeyiz. (ESDE, YAN, 1. Bask., Kasım-2020, s. 67)
Hem kendimiz hem başkalarının çocuk ve gençlerine elbirliğiyle ulaşmalıyız! Ki, onlara en iyi yemekleri yedirmiyor, en iyi elbiseleri (marka) giydirmiyor muyuz? Şu fani, kısacık dünya hayatlarını kazanmaları için astronomik paralar harcamıyor muyuz? Hastalandıklarında uykularımız kaçmıyor mu? Malımızı, milyar liralarımızı harcayıp tedavilerine koşmuyor muyuz, koşmayacak mıyız? Fani bedenleri için yaptığımız bunca masraf ve fedakârlıkları ruh ve sonsuz hayatları için yapmamalı mı, yapmayacak mıyız? Evlâdlarımız yanıyor farkında mıyız?
Şu ulvî sese ve dahi çığlığa kulak verip farkına varalım: “Bana, ‘Sen şuna buna niçin sataştın?’ diyorlar. Farkında değilim; karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!..” (Bediüzzaman, Asay-ı Musa, s. 250)
Ey anne-baba, akraba ve dostlar! Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağırıp toplanalım, sonra niyaz edelim ki, “Allah’ım çocuklarımıza, gençlerimize ulaşmak ve kavuşmak için bize şuur ver, iz’an ver, güç ver ve bir fırsat daha ver!”