"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fakirden alıp zengine verenlerin akıbeti ne olacak?

Ali FERŞADOĞLU
22 Ekim 2022, Cumartesi
450 parçalık Karun Hazinesi, 1960’lı yıllarda Uşak/Güre Kasabası yakınındaki tümülüslerden çıkarılarak ABD’ye kaçırılmış; 23 Ekim 1993’te 28 yıl sonra Türkiye’ye getirilmişti.

Macerasıın Kasas Sûresi 78-82. ayetlerinde anlatıldığı Karun, çağdaş Karunlarda ibretler vardır: Namazında, niyazında orucunda olan Karun, Hz. Musa’nın (as) amcaoğlu ve eniştesiydi. Fakirlikten kurtulsun diye ona “simya” ilmini öğretir. Ondan sonra öyle zengin olur ki; hazinelerinin anahtarlarını kırk deve taşırdı! Bir geziye gittiğinde 1000 kadın, 1000 erkek giydirerek şatafatlı geziler yapardı!  

Malının zekâtı vermemek, fakirlere yardım etmemek için numaralar yapmaya, “Bunlar bana bendeki ilim ve ticari bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” (Kasas Suresi, 78.) deyip şımarmaya başlar… Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bildiği halde, bilmemezlikten gelmişti! Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a gibi bizim de servetimiz olsaydı, diye tamah etmeye başladılar. Sonunda o da, sarayı da yerin dibine batırıldı.” Adamları da, serveti de onu kurtaramamıştı! 

Dün dindar Harun’lar iktidar oldu; bugün kindar Karun’lara dönüştü! Onun akıbeti böyle oldu, ya fakirden alıp zengine verenlerin akıbeti ne olacak? 

“İşte, insan dahi, Hàlıkının rahmetini inkâr ve hikmetini ittiham edecek bir tarzda küfrân-ı ni’met sûretinde, Kàrun gibi, “İnnema utituhu ala ilmin/Ben kendi ilmimle, kendi, ticari bilgi, beceri ve iktidarımla kazandım’ (Kasas Sûresi: 78.) dese, elbette sille-i azaba kendini müstehak eder. Demek şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyât-ı beşeriye ve kemâlât-ı medeniyet, celb ile değil, galebe ile değil, cidâl ile değil; belki ona, onun zaafı için teshîr edilmiş, onun aczi için ona muâvenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş. Ve o saltanatın sebebi, kuvvet ve iktidar-ı ilmî değil, belki şefkat ve re’fet-i Rabbâniye ve rahmet ve hikmet-i İlâhiyedir ki, eşyayı ona teshîr etmiştir. 

“Evet, bir gözsüz akrep ve ayaksız bir yılan gibi haşerâta mağlûp olan insana bir küçük kurttan ipeği giydiren ve zehirli bir böcekten balı yediren, onun iktidarı değil, belki onun zaafının semeresi olan teshîr-i Rabbâniye (herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın herşeye boyun eğdirmesi) ve ikram-ı Rahmânîdir. Ey insan! Mâdem hakikat böyledir; gururu ve enâniyeti bırak. Ulûhiyetin dergâhında acz ve zaafını istimdâd lisâniyle, fakr ve hâcâtını tazarrû ve duâ lisâniyle ilân et ve abd olduğunu göster. (Sözler, s. 296.) 

Okunma Sayısı: 1398
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şerife Tez

    22.10.2022 10:50:31

    Allah razi olsun ,din adina öyle cok zararlar verildiki ,Karun gibi hesaba cekilsinler....

  • S.topuz

    22.10.2022 10:22:24

    "Cennet ucuz değil, CEHENNEM LÜZUMSUZ DEĞİL".

  • mustafa kırışoğlu

    22.10.2022 10:08:44

    tekrardan selamün aleyküm yazıyı okurken "kazandım" ifadesine gelince bir anda hatırıma gelen bir hatırayı paylaştım az önce, yazıyı tekrar okurken yukarıdaki "verildi" mealini tekrar görünce paylaşımımın çok gerekli olmadığı kanaati hasıl oldu. kusura bakılmasın lütfen...

  • mustafa kırışoğlu

    22.10.2022 10:05:44

    esselamü aleyküm, yıllar önce gazetemizin tertiplediği bir konferansta ismini şu an hatırlayamadığım bir ağabeyimiz “İnnema utituhu ala ilmin" ayet-i kerimesinin mealini "bu mallar bana ilmim sebebiyle verildi." şeklinde aktarmış idi. Şöyle de açıklama yapmıştı: "Karun Allah'ı ve onun asıl mal sahibi olduğunu inkar etmiyordu. "Utituhu"nun kökü (itâ) "vermek"tir. utituhu=onlar bana verildi (Arapça eğitimi almadım biraz yanlışım olabilir daha iyi bilenler düzeltebilir) Karun malı değil, onun kendisine gelişindeki "ilmi" kendine ait zannederek aldandı. Allah'a ve elindeki mülkün verenin de Allah olduğuna iman ettiği halde, ilmi kendinden bildiği için dalalete düştü." bu izahat çok hoşuma gitmiş idi. Paylaşayım istedim. Allah razı olsun...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı