Hiç şüphesiz; şuûruna varamadığımız birçok sıkıntının kaynağı akıl ve kalbimizi tatmin edememek, nefsimizi susturamamaktır. Yâni, inançlarımızla duygularımızın örtüşmemesidir. Şu halde, öncelikle, inandığımız prensipleri, esasları aklen-mantîken ve ilmen ispat edip, kesin delil ve bürhanlara dayanarak kâmil imâna ulaşmalıyız. Bunu da ancak, inandığımız şeyleri kesin delillerle ispat ederek başarabiliriz.
Diğer taraftan, dışarıdan iman ve İslâm esaslarına yapılan hücumları, gelen ilmi, fenni taarruzları durduramamak da ancak ispat ile mümkün.
“İspat”; doğmatizmi (nassiyeyi) yok edip imânımızı güçlendirir, enerjimizi arttırır. Güçlü imâna sahip olan; maddî-mânevî tekâmül eder; huzûr ve sonsuz mutluluğu yakalar.
İslâmiyet, her meselesini ilmî, aklî-mantıkî ispat, kalbî tasdik ve vicdânî süzgeçten geçirmesine rağmen; bir kısım çevrelerde hâlen, “İnanç-imân ‘gayba’ aittir; ispat edilemez. İnanmak isteyen inanır, inanmayan inadından inkâr eder; ispat faydasız ve gereksizdir” anlayışı hâkim.
İspatı gereksiz bulanların bir grubu zorlandığından, “lüzûmsuz” kılıfı geçiriyor. Oysa gayet kolaydır. Zîrâ, varlıklar adedince deliller var ve her bir zerre, Cenâb-ı Hakkı zâtıyla, sıfâtıyla târif ve ispat eder. 1
İspatın lüzûmunu ispat etmeden önce vurgulayalım: Müslümanlığın şartlarından birincisi, “akıl ve baliğ” olmak, yâni, aklın tercihiyle imân dâiresine girmektir.2 “Aklı olmayanın dini de yoktur” vecizesi bunu ifâde eder. Mükellefiyet akıl ile başladığına göre; İslâmiyet körü körüne imân önermez.
Evet, Müslümanlar, bürhâna, delile tâbi olarak akıl, fikir ve kalble imân hakikatlerine girer. Başka dinlerin bâzı ferdleri gibi ruhbanları taklit için bürhanı bırakmıyor. 3
İcmâlî ve taklidî bir tasdikten ibâret 4 olmayıp; vicdânî ve aklî 5 olan imânî hükümleri ispat, son derece lüzûmludur. Çünkü, imânın var olup olmadığı (da) sorgu ile anlaşılır.6 Ayrıca, kalbi, kâmil imân derecesine çıkaracak, aklı ikna edecek, susturacak bürhandır. 7
Dipnotlar:
1. Emirdağ Lâhikası, s. 308.
2. Mektûbât, s. 205.
3. Tarihçe-i Hayat, s. 80.
4. Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 175.
5. İşârâtü’l-İ’câz, s. 140.
6. Age, s. 46.
7. Sözler, s. 479.