"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmın dış politikası: Dayanışma ve barıştır!

Ali FERŞADOĞLU
24 Ocak 2020, Cuma
İslâm’da dahili ve milletler arası ilişkilerde aslolan barıştır. Bir başka tâbirle, Müslümanlar hem kendi aralarındaki münâsebet, hem de gayrimüslimlerle olan ilişkilerinde aralarındaki problemleri kavgasız-gürültüsüz, anlaşarak ve herkesin hakkına riâyet ederek çözmekle mükelleftirler.

Bu husus şöyle de özetlenebilir: 

“Dostlarına karşı mürüvvetkârâne muaşeret ve düşmanlarına sulhkârâne muamele etmektir. 1

“Müslümanlar birbirlerinin kardeşleridir. Aralarında barışın kalıcı olmasını temin ediniz” 2 “Mü’minlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarındaki anlaşmazlık konusunu barış yoluyla çözünüz” 3 mealindeki âyeti de Müslümanlar arasında niza ve kavganın kabul edilemeyeceğinin açıkça ifâde eder. 

Müslümanlar arasındaki ilişkilerde barışın esas olduğunu belirten yüze yakın âyetle Cenab-ı Hak bir taraftan fertlere sulh ve barış içinde olmayı emrederken diğer taraftan da topluma kişiler ve gruplar arasında barışı sağlamak için aktif olarak müdahale etme görevini yüklemektedir. 4

Eğer, iddia edildiği gibi, yalnızca, toprak elde etmeye dayalı, “şiddet-kılıç, askerî ve siyâsî” bir hareket olsaydı; çok kısa zamanda bu kadar geniş topraklar fethedilemez; geniş kitleler İslâmlaştırılamaz; elde edilen topraklar ve toplumlar İslâm prensipleri ve himayesi altında idâre edilemezdi. Nitekim A. Gullaui bu gerçeği, “Eğer halk fetihlere karşı tepki gösterseydi, bu zaferlerin hiçbirisi gerçekleşmezdi... 640 yılında 10 bin kişiden da az bir kuvvet, bütün Aşağı Mısır’ın çok kısa süre içinde fethedilmesine yetti.” 5

İslâmın cihadı, tebliğ, hakkı ihya, zulmü kaldırma olduğunu Peygamber Efendimizin (asm) Mute Harbi’ne gönderdiği orduya yaptığı nasihatlerden de anlaşılmaktadır:

“Ben size Allah’ın emirlerini yerine getirmenizi, yasaklarından uzak kalmanızı, Müslümanlardan yanınızda bulunanlara karşı hayırlı olmanızı ve iyi davranmanızı tavsiye ederim.” 6

İslâm’ın kelime mânâsı, emniyet ve barıştır. Dolayısıyla, İslâm’da aslolan barış ve müdâfaadır. Cihad, çarpışma hakkı yaymak ve haksızlığı, adâletsizliği, zulmü, vahşeti yok etmek için yapılır ve sadece kılıç ile değil, ilim ile, fikir ile, kalem ile, nasihat ile, bedenî yardım ile, malî destek ile yapılır. Bir âyet-i kerîmede bu husus şöyle ifâde edilir:

“Ağırlıklı ve ağırlıksız olarak hep birlikte savaşa çıkın ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için çok daha hayırlıdır.” 7 

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman, Mektûbât, s. 258. 

2- Hucurat Sûresi, 10.

3- ags, 9.

4- Prof. Dr. Hamza Aktan, Zaman, Şubat 2000.

5- Prof. Yıldız vd., Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, c. 1, s. 427.

6- Müslim, 3:1357; Sünen, 4:162-163; İnsan’ül Uyun: 787.

7- Tevbe Sûresi, 41. 

Okunma Sayısı: 1096
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı