Olumsuz duyguların bile cezası peşin! Evet, muhabbet, iyilik, adavet ve hasisliğin karşılıkları peşindir. Dinleyelim duygu ve haslet tabibini:
“Ben kendim, belki yüz defadan fazla tecrübe etmişim ki, bir mü’min kardeşe adavetim vaktinde, o adavetten öyle bir azap çekiyordum, şüphe bırakmıyordu ki, bu seyyieme muaccel (peşin) bir cezadır, çektiriliyor.” (Bediüzzaman, Uhuvvet Risalesi, s. 97)
Evet bu fıtrî bir İlâhî kanundur. “Haksızlık, zulüm ve adaletsizliğin” cezasının bir kısmını “adalet-i mutlaka” çerçevesinde bu dünyada da peşin görürüz…
“Senin başına gelen zulümler ve musîbetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulmediyorlar. Fakat kader, senin gizli hatalarına binaen, o musîbet eliyle seni hem terbiye hem hatana kefaret ediyor.” (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikâsı, s. 173)
Allah kâinatı “adalet” üzerine bina ettiğini, tanımına bakınca bile anlarız. Zira, bir tanımıyla “Adalet herşeyi yerli yerine koymaktır.” Haksızlık yapan, haksız yere öfkelenen, kalp kıran mutlak adalet çerçevesinde cezasını peşin görür.
İkincisi, “Adalet, haklı olana hakkını, suçlu olana cezasını vermektir.”
Esma-i Hüsna’dan birisi “Âdil”, diğeri “Hak”tır. Biz farkına varamazsak da, canlılar ve şuurlular arasında da adalet hükmünü icra ediyor ve herkes bu dünyada da yaptığının karşılığını mutlaka bulur:
“Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. Çünkü, bu musîbet o muhalefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddet-i şefkat ve himâyeyi nazara almayarak, zavallı ceylânın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve himâyeye muhalefet ettiğinden, ceylâna yaptığı aynı musîbete mâruz kalır.” (Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 64)
Evet, bu bir fıtrat kanunudur. Hayvanlar arasında fıtrî adalet tecellî ettiği gibi, insanlar arasında da eder.
Kanun kesin: “Eden bulur!”
Hem bu şaşmaz bir kuraldır: Kader, adalet eder! Gözümüzle görüyor, kulağımızla işitiyoruz: Sineğe yapılan haksızlığı affetmeyen kader, elbette masumlar için de, masumlara zulmedenlere de adalet edecektir!