S. Alemdar isimli okuyucumuz, “Kadınların sürekli evden çıkıp ders ve toplantılarına katılmalarını kafamda oturtamadım. Hanımlar sosyal hayata bu kadar aktif şekilde katılmalı mıdırlar?” diye sordu.
Bir sefer çarşı-pazara alış verişe, bakkala, gezmelere (meşrû olanına tabiî ki), komşu ziyaretlerine, arkadaşlar arasında organize edilen “gün”lere, sair sosyal faaliyetlere katılan, seyahate çıkan, cemaatle namaz kılmaya giden bir hanımın derslere ve toplantılarına katılmasında nasıl bir beis görülebilir?
Peygamberimiz (asm) zamanında hanım sahabiler sosyal hayatın içinde idiler. Harbe hemşire, ordunun geri hizmetlerini görmek için katılırlardı. Hz. Ömer (ra), bir kadını pazara zabıta olarak vazifelendirmişti. Ve buna benzer başka vazifeler de alan hanım sahabiler vardı.
Yalnız Ezvac-ı Tahirat denilen Peygamber (asm) hanımlarına evde kalmaları emri verilmişti özel olarak. Özel kanun gibi, bu âyet yalnız onlara mahsustu. Çünkü, onlar bu âyetin gereğini yerine getirirken, hanım sahabiler sosyal hayatın içinde idi. Ki, zengin ve malı olan kadının bunlarda tasarruf ve ticaret hürriyeti vardır.
Ancak, yapısı, şartları müsait olmayıp istemeyenler derslere katılmaya zorlanamaz. Onlar da, “Benim şartlarım uygun değil, ben istemiyorum!” deme hakkına sahip.
Kur’ân, Sünnet-i Seniyye ve İslâm tarihi boyunca yapılan içtihatlar ışığında kadın meşrû dairede sosyal hayatın içinde bulunabilir.
Bediüzzaman fetvası şöyle: “Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü mâsum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız.” (Lem’alar, internet, s. 204.)
Kadının evdeki ana rolünü de şöyle belirliyor: “Kadının-aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan-en esaslı hasleti sadâkattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadâkati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azâbı çektirir… Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadâkat değil, belki himâyet ve merhamet ve hürmettir.” (Lem’alar, internet, s. 200)
“Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli” (Sözler, s. 668) sözü kadının fıtratıyla ilgili ana rolüne dönmesini ifade eder.