Bir kısım Müslümanlar, kurtuluş ve ittihad-ı İslâmı siyasette zannediyor. Ve enerjisini, vaktini, naktini, himmetini siyaset labiretlerinde tüketiyorlar.
Halbuki durum bunun tam tersidir. Zira, günümüz “küresel siyasetini” Deccalizm/ Kemalizm ve bunların kolları olan “Gizli ifsat komiteleri…” kurgulamıştır. (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 378)
Siyasetin gaddar kurallarını bunlar koymuşlardır. Müslümanlar oyun kurucu değiller, oyuncudurlar! Müslümanlar, “Müteharrik-i bizzat değiller, müteharriki bilvasıtadır.”
Bu siyaset de “yalancı, gaddar, menfaat üzerine dönen canavar” ve ötekileştiricidir.
Dolayısıyla birleştirici olamaz! Bilâkis, bölücü ve kutuplaştırıcıdır.
Ve bu siyaseti uygulayan ve bulaşanlar;
Ya aklını dağıtıp, manevî bir divane eder. Ya kalbini dağıtıp, manevî bir dinsiz olur. Bugünkü siyasetle -eğitim siyaseti dahil- hemhal olan Müslüman gibi, hakikî dindar gibi düşünmez, hareket etmez.
Bırakınız siyasete girmeyi, siyaseti takip edenler sabahtan akşama, akşamdan sabaha siyaset şakşakçılığını yapıp, siyasetçilerin hatalarını görmezlikten gelip, üstelik alkışlamak manevî divanelik, delilik değil mi?
Kendini dindar diye lanse edenlere siyaset çarpıklarına, “Arkadaş, Kur’ân adalet diyor, hak-hukuk diyor, emaneti, işi ehline verin diyor…” diye hatırlattığınızda; “Bırak şimdi bunları!” diye kendisini kaybederse bu “manevî bir kayıp” değil mi?
“Avrupa zalimlerinin, Asya münafıklarının” Müslüman ülkeleri yağmalamasına, işgal etmesine, sömürmesine seyirci kalıp, üstelik onların siyasetlerini alkışlamak, destek vermek, müdafaa etmek, “fikrini dağıtıp manevî bir ecnebi” yapmıyor mu?
Nice ülkeler, nice medeniyetler, “siyaset bataklığında” yitip gitmiştir. 40 yıllık “dindar siyasalcı” tarihi ve iktidarı bunu göstermedi mi? İşte bugünkü şekilde görüldüğü gibi, kendilerini de toplumu da perişan etmediler mi?
Peki kurtuluş ve gerçek ittihad nerede? Okumakta, marifette, sanatta, bilimde, tefekkürde, ibadette, ahlâkta, ihlâsta, muhabbette, uhuvvette, yani, hakikî imandadır.
İslâm medeniyetlerinin terakki ettiği dönemlerdeki esas dinamikler bunlar değil miydi? Kendimizi yalancı siyasetle oyalayıp-boyalamayalım!