Bir ağabeyimiz, “Mehdînin üç vazifesi, ‘iman, hayat, şeriat’ değil, ‘iman, şeriat, hayat’ şeklindedir; Şeriatsız hayat olmaz.” diye bağladığı bir mesaj gönderdi.
Halbuki Bediüzzaman, “Üç mesele var: Biri hayat, biri Şeriat, biri îmandır. Hakikat noktasında en mühimi ve en a’zamı, îman meselesidir.” (Beyanat ve Tenvirler, s. 300.) deyip, imanı başa alarak izahlarını da “iman, hayat, şeriat” sıralamasına göre yapar:
“Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyyun ve tabiiyyun taunu beşer içine intişar etmesiyle her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyûn fikrini tam susturacak bir tarzda îmanı kurtarmaktır…”
“İkinci vazifesi: Hilafet-i Muhammediye (asm) ünvanı ile şeair-i İslamiyeyi ihya etmektir. Alem-i İslamın vahdetini nokta-i istinad edip, beşeriyeti maddî ve manevî tehlikelerden ve gadab-ı İlahîden kurtarmaktır.” (Age, s. 304-305.) Şeair-i İslamiye namaz, oruç, zekât gibi ibadetler; sarık, tesettür gibi islâmî kıyafetler; Kur’an yazısı, cami, minare gibi sembollerdir. İkinci vazife bu şeâirin yaşanıp hayata, pratiğe geçirilmesidir.
“Üçüncü vazifesi: İnkılabat-ı zamaniye ile çok ahkam-ı Kur’an’iyenin zedelenmesiyle ve Şeriat-ı Muhammedîyenin (asm) kanunları bir derece tatile uğramasıyla o zât, bütün ehl-i îmanın manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslamın (İslam birliğinin) muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.” (Age., s. 306.) Bu da 3. merhale!..
Şeriatın genel tarifi, “Bir semavî dine dayanan hükümler bütünü” şeklinde. Ancak, özel olarak “kanun ve hukuk” anlamında kullanılır. Ki, “Kur’ân-ı Kerîm’de şer‘ kökünden türemiş isim ve fiil beş yerde geçer… A‘râf 7/163 dışındakiler ‘bireysel ve toplumsal hayatı düzenleyici din esaslı kurallar”… mânasında kullanılmıştır.” (el-Mâide, 5/48; eş-Şûrâ, 42/13, 21; el-Câsiye, 45/18.”)
Buna göre özel bir terim olarak, “Şeriat, İslam hukuku, içtimai/siyasi kaideler” demektir. Şeriat İslâm’dır; “i’tikadî, imani, içtimaî/sosyal, hukukî ve ahlâkî kanunlar bütünüdür”, Kur’ân ve hadislerden, Sünnet-i Seniyyeden çıkan hayat nizamıdır. Dolayısıyla “iman” da şeriatın içinde. O halde Bediüzzaman niçin “birinci vazifesi imandır” diye başlamış? Çünkü, “Şeriat”ın üçüncü vazife olmasının anahtar kelimesi “Şeriat-ı Muhammedîyenin (asm) kanunları bir derece tatile uğramasıyla…” cümlesidir. Demek ki, şeriat kanun, hukuk, sistem, devlet yönetim biçimidir. Ancak üçüncü merhalede, bütün dünyada “milyonlar fedakar seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzma (geniş vazife)” yapılabilir…