Bediüzzaman, medeniyet projesi Medresetü’z-Zehra kanun teklifi reddedilip bina/kampus olarak inşası engellenince Risale-i Nur’u bu ünivesiteye çevirdi. Dünyadaki bütün Nur Talebelerini, “Aziz, sıddık kardeşlerim, Medresetü’z-Zehra erkânları, Nur nâşirleri, Medresetü’z-Zehranın Risale-i Nur Talebeleri” diye kayıtlarını yapar!
“Zaten o, medrese-i Nuriye şakirtleri, benim nazarımda, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan Medresetü’z-Zehrânın talebeleri suretinde düşünüyordum. Ve derdim: "Onlar, bunlar oldu. Veya bunlar, onların dümdarlarıdır." (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 195)
Medresetü’z-Zehrânın şubeleri, dershaneler, yani Medrese-i Nuriye’ler, Risale-i Nur araştırma ve eğitim merkezleri, Risale-i Nur’u neşreden müesseselerdir. Bütün vilayetleri, ilçeleri, kasaba ve hatta köyleri Medresetü’z-Zehra ile donatmıştır:
“Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki, Isparta vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Câmiü’l-Ezher yapmış. (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 177)
Hapishaneleri Medresetü’z-Zehrâ’ya çevirmiştir: Medresetü’ z-Zehra'nın şakirtliğine liyakat kazanmak için açılan bu imtihan meclisi olan şu medrese-i Yûsufiyede tayinini ve kaderce takdir edilen kısmetini almak ve mukadder rızkını yemek ve o yemekten sevap kazanmak için buraya gelmenize şükretmek lâzımdır. Bütün sıkıntılara karşı mezkûr faideleri düşünüp sabır ve tahammülle mukabele etmek gerektir. (Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, s. 377)
Yeryüzünü, kırları, dağ başlarını Medresetü’z-Zehraya çevirmiştir: “Tohumları atılmış ve sünbül vaktine gelmiş olan Risâle-i Nur’un yetiştirdiği hakîki îmanlı zâtlar, inşaallah yakın zamanda âlem-i İslâma birer nümûne-i imtisâl olup nûr-u hidâyeti göstereceklerdir. (Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri nâmına Abdullah-Tarihçe-i Hayat, Enstitü/internet, s. 557)
Bediüzzaman, evlerimizi de Medresetü’z-Zehra’ya çevirmiştir:
“Nur şâkirdleri, mümkün olduğu kadar, her yerde küçücük birer dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır." (Bediüzzaman, Sözler, Enstitü/internet, s. 141)