Kur’an ve Sünnet-i Seniiyyenin bu zamandaki içtimai, siyasi ölçü, prensip ve stratejilerini Risale-i Nur ortaya koymuştur. Ki,
● Risâle-i Nur sadece iman dersi değil, içtimai ders de verir. (Hizmet Rehberi, s. 54.)
● Risâle-i Nur ‘yüksek İslâm siyaseti’ ve ‘Kur’ân siyâsetini’ takip eder. (İşârâtü’l-İ’câz, s. 84.)
● Şu Münâzârât, hem de siyâset tabiblerine, teşhis-i illete (hastalıkları teşhise) dâir hizmet ile mükellef ve muvazzaftır (görevlidir). (Münazarat, s. 46.)
Siyasetin, dolayısıyla siyasetçinin en önemli vazifesi hak ve hürriyetlere zemin hazırlamak, adâleti-âdil gelir dağılımı ve ücreti sağlamak, istihsali/üretimi artırmak, ekonomiyi düzeltmektir. Bizim vazifemiz siyaseten de sonuç almak, sayıyı çoğaltmak değil, Risale-i Nur’un içtimai, siyasi meslek ve meşrebinin esaslarını-bütün yönleriyle Beyanat ve Tenvirler de toplanmıştır-okumak, mütalaa, müzakere etmek, anlamak, özümsemek ve dahi anlatıp neşretmektir.
● Dolayısıyla, seçim sath-ı mailine girdiğimiz bu devrede sistemli ve ciddi hazırlanmalı. ● Üstünde Risale-i Nur Külliyatı yazan eser her zaman, her zemin ve bilhassa derslerde okunmalı. ● Gerek umumi, gerekse mahalli ve ev derslerinde ikinci veya üçüncü ders olarak Beyanat ve Tenvirleri okuyabiliriz. ● Yazar ve araştırmacılarımız Risâle-i Nur’un içtimai ve siyasi meslek ve meşrebinin umdeleriyle ilgili daha yoğun yazılar yazmalı. ● Risale-i Nur’un içtimai, siyasi meslek ve meşrebiyle ilgili seminer, konferans, panel, hatta açıkoturumlar düzenlenmeli. ● Yazar-çizer ve hatiplerimiz il il, ilçe ilçe, hatta belde belde dolaşıp anlatmalı. ● Bir ekip oluşturup siyasetçileri, özellikle 6’lı Masa üyelerini ziyaret ederek Risale-i Nur’un meslek ve meşrebini anlatmalı. Beyanat ve Tenvirler, Münazarat, Sünühat, Divan-ı Harb-i Örfi, Hutbe-i Şamiye takdim edilmeli, okumaları teşvik edilmeli.
Bu iktidarın, yani, AKP’nin 1930-40 yılların istibdat, baskı, despotluğunu uyguladığını herkes biliyor, görüyor, yaşıyor. Öyle ise, şu prensibi hayata geçirmek zorundayız: “Meşru, hakikî meşrutiyetin (demokrasinin) müsemmâsına ahd ü peyman ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın, rastgelsem sille vuracağım.” (Divan-ı Harb-i Örfî, Enstitü/internet, s. 40.) İlmi, fikri, hukuki, meşru sillelerimizi vuralım!