"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Seni tenzih ederiz!”

Ali FERŞADOĞLU
01 Ekim 2022, Cumartesi
Kur’ân, belâğatı, lâfzındaki camiiyetini şerh etmeye devam ediyoruz:

Coğrafyacı bir edibin o kelâmdan kısmeti: Dünya, hava veya esîr denizinde yüzen bir gemi ve dağları, o geminin üstünde sabit kılıp dengelemek için çakılmış kazık ve direkler şeklinde tefekkür eder. O koca dünyayı, muntazam bir gemi gibi yapıp, bizleri içine koyup, âlemin etrafında gezdiren Kadîr-i Zülkemal’e karşı “Seni tenzih ederiz! Şanın ne kadar da yüce!” der. 

Medeniyet ve sosyal heyetin uzman bir bilgesinin bu kelâmdan hissesi: Yeryüzü bir evdir ve o evin direği, canlıların hayatıdır. Canlıların hayatının direği, hayatın şartları olan su, hava ve topraktır. Su ve hava ve toprağın direği ve kazığı, dağlardır. Zira dağlar, suyun mahzeni, havanın tarağıdır. Çünkü zararlı gazları süzüp, havayı temizler. Toprağın hâmisi olup, onu bataklıktan ve denizin istilâsından muhafaza eder. Keza insan hayatı için gerekli olan diğer şeylerin hazinesi olarak fehmeder. Şu koca dağları, şu suretle hayatımızın hanesi olan zemine direk yapan ve geçimimize hazinedar tayin eden celal ve ikram sahibi olan Allah’a, tam bir ta’zim ile hamd ü sena eder. 

Fizik ilminin bir feylesofunun şu kelâmdan nasîbi şudur ki: Yerkürenin karnında bazı dönüşümler ve reaksiyonların neticesi olarak meydana gelen zelzele ve sarsıntıların, dağların çıkmasıyla sükûnet bulduğunu ve yörüngesindeki istikrarına ve zelzelenin sarsmasıyla yörüngesinden çıkmamasına sebep, dağların hurucu olduğunu ve zeminin hiddeti ve gazabı, dağların menfezleriyle teneffüs etmekle sakinleştiğini fehmeder, tamamen imana gelir.

Şimdi, dünyadaki binler, on binlerce “Velcibâle evtâaden” bir tanesi olan Everest Dağı’nın kısaca tefsirini yapalım: Yüksekliği 8.848, derinliği, yeraltındaki uzantısı 125.000 metredir. Onun teşekkülü, iklimi, içindeki madenleri ve daha başka özelliklerinin tefsiri bile yüzlerce cilde sığmaz!  

Şimdi Kur’ân’ın bir meâl veya tercümesini alınız, “Velcibâle evtâaden” (Nebe Suresi, 7.) âyetine bakınız. Sonra, “Dağları zemininize kazık ve direk yapmadık mı?” şeklindeki mealine bakınız. Sonra Bediüzzaman’ın 25. Söz’deki tefsirinin bizim yaptığımız mealine bakınız. Sonra orijinal cümleleriyle karşılaştırınız… Ve kararınızı veriniz: Önce “geniş izah ve ispata dayalı bir tefsir” mi -Risale-i Nur bu tefsirlerin en güzeli, en muhteşemidir- yoksa tercüme veya meal mi? Elbette, “Yeryüzünde sâbit dağlar diktik.” (Hicr Sûresi, 19.), “Dağları sapa sağlam dikti.” (Nâziât Sûresi, 32.) mealindeki âyetlerin muhteşem yorumlarını Ayetü l-Kübra’dan okuyan “Önce mutlaka tefsir!..” demeyecek mi? 

Okunma Sayısı: 1472
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bülent Bektaş

    1.10.2022 07:35:16

    Çok güzel bir yazı olmuş Emeğinize saglık Ali bey

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı