Mısırlılar Hz. Ali’ye, Basralılar Hz. Talha’ya ve Kûfeliler de Hz. Zübeyr’e (r.anhum) başvurarak: “Mektuplarınızı okuduk; Osman’ı öldürüp ümmeti huzura kavuşturmak ve sizi devletin başına getirmek istiyoruz” dediler.
Onlar da, böyle bir mektup yazmadıklarını, işin içinde nifak olduğunu ve memleketlerine dönmelerini istediler. İsyancılar Hz. Osman’ın (ra) yanına gittiler.
Hz. Osman (ra), Hz. Ali’nin (ra) yardımıyla, asileri ve bütün Medinelileri mescidde topladı. Herkesi dinledi.
Onlara: “Şikâyetlerinizi nazara alacağız, hata olarak düşündüğünüz konuları düzeltmeye gayret edeceğiz. Rahat olun...” deyince, asiler, Mısır valisinin görevden alınmasını istediler. Kimi istediklerini’ sordu; “Ebu Bekir’in (ra) oğlu Muhammed’i isteriz” tekliflerini kabul etti.
Sonuçta bütün taraflar mutmain olarak geri dönmeye başladı. İbn-i Sebe, bu durumdan rahatsız oldu. Geri gidenleri tekrar Medine’ye döndürmek için şeytanî bir plân hazırladı. Mısır valisine hitâben, Hz. Osman’ın (ra) ağzından şöyle bir mektup yazıp sahte bir mühür bastı. Fedailerinden birisine vererek kafileye yetiştiştirdi. Plan gereği şüpheli hareketlerde bulundu; onu yakaladılar ve mektubu aldılar.
Güya Hz. Osman (ra) Mısır valisine şu emri vermişti:
“Bu âsiler geldiği zaman elebaşlarını öldür ve gerisini de hapset!”
Bu mektubu dinleyen mütecavizler şoke oldular; galeyana gelerek tekrar Medine’yi bastılar. Hz. Ali, Hz. Zübeyr ve Hz. Talha’nın (r.anhum) hâdiseyi yatıştırma gayretlerine rağmen Hz. Osman’ın (ra) evini bastılar ve Kur’ân okurken şehid ettiler.
Hariçten münafıkane hazırlanan bu siyasî fitne, İslâm tebliğ ve fütuhatında bir duraklama meydana getirdi. Farsların ve başkalarının millî intikam, şahsî garazlar ve daha başka dünyevî hesaplarla Şia ve kollarını doğurdu. Müslümanlar arasında kanlı hadiselere sebebiyet verdi.
Cemel ve Sıffın gibi kanlı savaşların ateşini yaktı. Bugün de yaşanan mezhep çatışmalarının nüvesini oluşturdu.