Mayıs...
Bir yaz hevesi uyandırır
...bahçelerde
...çiçek ve meyve
...kokuları iç içe...
...telâşsız
...bir “ay” fotoğrafı bırakır.
Bende gençliğin...
...vedasını bir kabulleniş [gibi...]
Kalp atışları mütevazı ritmini vurur.
Bir yanda olgunluğu gençliğimin;
Bir yanda orta yaş ev sahipliği...
Ah, bu yeni hallere uğrayış...lardaki o taze bakışlar...
Sonra... (mezarlarında) güler ölüler;
Numunesini gördükçe dirilişlerin.
Anladım; şehirler niye çöl açar;
Mezarlarlıklar gül...
Hayatın fotoğrafı işte:
Bir ucu ayrılık, öteki ucu ölüm...
Sen Mayıs’a bak!
Yol yakınken dönelim;
Bırak!
Bitmez “çocukların” mız mızı, kavgası...
Şimdi ve evet gül kokla—ma sırası...
***
ROTA
İnsanlık için rota oluşturuldu:
Olduğunuz yerde durun!
Mayıs’ın içindesiniz!
Heyecana kapılın biraz!
Birazdan iğdeleri göreceksiniz!
Küçücük ağızlarından...
O sarı sevdalı kokular...
Aman o kokular...
Sonra bu Mayıs gülleri...
Renkleri—ni notuna al!
Beyazı, çingene pembesi...
Ateş kırmızısı, karası...
Hepsi aşk [yarası...]
Mor salkımlı ev—ler var hâlâ...
Rotalar baltalansa da...
Sen Mayıs’a bak!
Bırak telâşesini âlemin.
Ölümün içinden [geldi] bu çiçekler.
Bakışlarını “hasret diye” içecekler.
Sen otur bir Mayıs rüzgârında...
Ne işin var; dünyanın varında yoğunda!
Bu besteler, kokular sana...
Hangi rota, ha!
***
TEBESSÜM: HAYATIN RENGİ
Mevsimlere küsemezsin;
Sana gelmiş!
Kuşların bestesi... sana!
Ah, Mayıs.... Mayıs gülleri...
Her yanda yeni bir resim...
Hayatın rengi tebessüm...
Dört mevsim...
***
MAYIS ÇIĞLIĞI
Kim bilir; [mezarız] haberimiz yok!
Yaşamak numaraları; oturmuyor üstümüze!
Yakamıza yapışık nice yaşamaklar var;
Gözlerimizin içine içine bakar.
Yaşayalım [diye] adım başı ölümler...
“Yaşarken öl”elim diye gaflet boyu vitrinler.
Cıvıl cıvıl yaşamaklı çocuklar, kuşlar...
Suların aynasında pırıl pırıl muhabbet...
Bir haykırış fısıltısı hanımelleri, güller...
Bu Mayıs çığlığı; gözlerime dolan...
Gelincikler kıskanıyor; papatya aşkımı;
Nasıl unuturum çocukluğumu!
İşte; iğdeler de zorluyor!
Çılgın bir sevdâ gibi kokuyorlar;
[Olan bana oluyor!]
BAHARLA KONUŞMAK
Havadan, sudan konuştuk.
Çiçekten, böcekten...
Savaşlardan, paradan “büyükler” anlardı!
Biz “küçükleri” yorardı bunlar!
Biz “basit” şeylerden açtık boyuna...
Meselâ yıldızlara göz kırptık.
Mayıs’tı.
Bugün yarın iğdeler çiçek açacaktı.
Kelebekleri, erik ağaçlarını konuştuk.
Para pul bize ne gerekti!
Kapanın elinde kalmıştı onlar.
Bize de baharla konuşmak düştü.
GÜL YARASI
Mayıs...
Lehçesi İstanbul’un.
Sükûnet reçetesi...
Gül, bülbül çetelesi...
Kuşların sesi, Mayıs gölgesi...
Rüzgâr ve saire...
Baharın tarihçesi...
Bu bahar bahçesi...
Gitti gidiyor Mayıs.
Yastayız.
Bende bitip tükenmeyen...
Bu aşk-ı Mayıs!
Mayıs vedası...
Ellerimde gül yarası...
Aşk hatırası her şey...
Yaraları mı... kim sarası?!