"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kerbelâ ilâhileri

Ali OKTAY
08 Aralık 2011, Perşembe
Hicrî yeni yılın ilk ayı olan Muharrem aynı zamanda İslâm Tarihi’nin en acı olaylarından birinin yaşandığı Kerbelâ vak’asının da acısının yürekleri dağladığı bir ay.

Üç gün önce de bu acı bir kez daha içimizi kanattı. Bu nasıl bir hırstır ki mensubu olduğu dinin Aziz Peygamberinin (asm) torununu, akrabalarını, yakınlarını hem de işkenceyle ve bir damla suyu dahi çok görerek  katletmek. İzahı mümkün mü? Şimdi ne Yezid kaldı, ne de uğruna katil olmayı göze aldığı mevki ve makamı. Baki kalan ise mü’minlerin yüreğinde o şehidlere duyulan ve hiç azalmayan muhabbet ve hüzün. Aradan geçen asırlara rağmen ne zaman o hadiseleri anlatsalar mü’minlerin gözleri yaşarır, içleri burkulur.
Çocukluğumdan beri hep bu hatıraların anlatıldığı bir ortamdaydım. Özellikle her 10 Muharrem günü Caferî Mezhebine mensup Şia inancını taşıyan pek çok kişi bu matemi daha bir farklı ve hissederek yaşar. Bazen kendilerine acı vererek bazen de hüzünlü mersiyeleri seslendirerek. Ancak bu acı sadece elbette Caferî kardeşlerimizin acısı değil. Bütün Sünnî Müslümanların da ortak kederi. Bu  hadiselerin hikmet boyutunu elbette Cenâb-ı Hak bilir. Bediüzzaman Hazretlerinin Risâle-i Nur’da muhtelif yerlerde temas ve izah ettiği üzere zahiren bize acı veren, izahta zorlandığımız bu hadiselerin elbette bir de manevî ve hikmet yönü var.
İşte bu ciğer yakan hadise geçmişten bu yana pek çok şairin kalemine mısra bir çok bestekârın gönlüne nağme olarak dökülmüştür. İşte onlardan bir kaçı:   
Güftesini, Dr. Türkan Alvan’ın, bestesini neyzen M. Hakan Alvan’ın yaptığı Hicazkâr ilâhi “Hatîce Sultan’dan doğan nur-sîma Adı Fâtıma nâmı Betül Zehrâ” diye başlarken “Dün gece seyrim içinde ben dedem Ali’yi gördüm” der Kul Himmet Hüseyni Nefes’de.
Aşık Yunus’un “Seyyidlerin serçeşmesi Hasen ile Hüseyn’dir.” şiiri Segah beste olmuştur Albay Selahaddin Güler’in gönlünde. 
“Yârab bizi dûr eyleme evlâdı Âli’den” diye duâ ederken Kâhyazâde Arif Bey, Tanburi Mehmed Bey Hüzzam makamında bestelemiştir bunu.
Yazıcızâde Mehmet Efendi’nin, “Rivayette gelir birgün Resulullah olup dilşâd / Ki dizinde oturmuştu Hüseyn ile Hasan şehzâd” diye terennüm ettiği duygular Hatip Zakiri Hasan Efendi’de (Halveti) Nühüft Mersiye olmuştur. 
Çok bilinen ve benim de severek icra ettiğim Hüseyin Baba’nın Neveser Nefes bestesinde Seyyid Nesimi; 
“Âlem yüzüne saldı ziyâ Âl-i MUHAMMED
Seyfin çâk edip geldi yine Âl-i MUHAMMED

HASEN başımın tâcı HÜSEYN gözümde nemdir
İMÂM-I ZEYNEL ABÂ BÂKIR mihri haremdir

İMÂM-I CÂFER SÂDIK gibi bir dahi irfan
İMÂM-I MÛSA KÂZIM gibi olmaya sultan

İMÂM-I TAKİ gözlerime ayn-i cilâdır
İMÂM-I NAKİ sâyesi bol mürg-i hümâdır

İMÂM ASKERİ derdimize ayn-ı devâdır
Çün MEHDİ zuhur ede nihân kalmaya perde” der.

Mustafa Dülgünman’ın  segah makamında bestelediği, “Vak'ayı şâhı şehidi Kerbelâ’yı gûşedip /Ah edip yandı gönül ehli dilan ağlar bugün” şiirini yazan kişi ise Rıfai şeyhi Hayrullah Taceddin Efendi’dir.
Şarkıları besteleri ile müziğimizin zirve isimlerinden biri olan Hacı Arif Bey de Hüzzam İlâhisi ile bu acıya ortak olmuş ve Kahyazade Arif Bey‘in “Kurretül aynı Habibi Kibriyasın Ya Huseyn” şiirini bestelemiştir.
“Habibi Kibriya ağlar bugün eyyamı matemdir” diye başlayan Nakşibendi Şeyhi Alvarlı Efe Hazretlerinin şiiri Neyzen M. Hakan Alvan tarafından Uşşak ilâhi olmuştur.
Hasan Sezai Gülşeni Hazretlerinin “Ey şehidi Kerbelâya ağlayan /Ağla matemdir Muharremdir bugün” sözleri Bestekâr Kemani Arslan Hepgür’e Hüseyni ilâhi olarak ilham vermiştir.
“Geçeriz dünyada canu canandan /Geçmeyiz Kerbelâda akan kandan‘’ diyen Hacı Hafız Muzaffer Özak’ın bu şiiri de yine Neyzen M. Hakan Alvan tarafından Hicaz makamında bestelenmiştir.
Suzinak makamında Cüneyt Kosal (Derviş Kanuni) tarafından bestelenen şu şiir ise Aşık Yunus’undur. ‘’Ali almış sancağını eline /Çekilip gider mahşer yerine‘’.

***
Gül Goncaları
Kerbelâ ilâhileri sadece geçmişte icra edilen bu bestelerle sınırlı değil elbette. Yeri gelmişken Moral Prodüksiyon’un yaptığı yeni ve özel bir çalışmadan da bahsetmem lâzım: Gül Goncaları. Tasavvuf Müziği sanatçısı Agâh’ın Ehl-i Beyt sevgisini anlattığı 2 eserin yer aldığı albüm, bu muhabbeti ve yaşanan  acıyı kalplerde hissettiriyor.
Albümdeki ilk eser Kahyazâde Arif’in ‘’Kurretül ayn-ı Habibi Kibriyasın Ya Huseyn, Goncai Gülşen saray-ı Mustafasın ya Huseyn’ şeklinde  başlayan ve Hacı Arif Bey’in de aynı muhabbetle bestelediği ‘’Kurretül ayn (Göz nuru)’’ adını taşıyor. Diğer eser ise ‘’Ya Ümmü’l Hasen (Ey Hasan’ın annesi)’’  ismini taşıyan ve ‘’Ey Fatıma, ey Zehra, ey kıymetlilerin nurluların annesi / İsmin kalbimizde derinde saklı, sevinç ve huzur içinde ol / Bizler de senden rızanı diliyoruz.‘’ duâsını içeren beste. Bu eserin şiir ve bestesi anonim. Uzun yıllar Hafız-ı Kurra merhum İsmail Biçer’den istifade eden Agâh’ın 1995 ve 1996 yılarında Kur’ân-ı Kerim kıraatinde Türkiye birincilikleri olduğunu da belirtelim.

(İletişim için; Moral Prodüksiyon 0 (212)  551 32 25)
Okunma Sayısı: 5400
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı