"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önce insan, sonra da insan

Faruk ÇAKIR
02 Temmuz 2025, Çarşamba
Her insan ‘insan’ gibi yaşasa ve davransa acaba yer yüzünde barış hâkim olmaz mıydı? Elbette ideal olan bu hedefe ulaşmak kolay değil, ama bu yolda yürümek, dünyada ‘insanlığın’ hâkim olması için çalışmak mümkündür.

Meselâ, insanlar müstebit olur ve başka insanlara karşı ‘istibdat’ kullanabilir. Ama bu tavır, bu tercih, bu yapılan ‘insanî’ bir tavır değildir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine “Şu pis istibdat ne vakitten beri başlamış, geliyor?” diye sorulduğunda; “İnsanlar hayvanlıktan çıkıp geldiği vakit nasılsa bunu da beraber getirmiştir” diye cevap verir. (ESDE, Münazarat, s. 167.)

O halde ‘istibdat’ın ‘pis’ olduğu ve aynı zamanda ‘insanî olmadığını’ bilmek durumundayız.

Oyuncu ve fotoğrafçı Cem Yiğit Üzümoğlu, bir röportajında “Sizce sanatçının toplumsal olaylarda ses çıkarmak gibi bir sorumluluğu var mı?” sorusuna şöyle cevap vermiş: 

“Bence burada sanatçılıktan önce gelen bazı şeyler var. Toplumsal bir meseleye kayıtsız kalmamak insan olmakla ilgili bir durum. Vatandaş olmakla, aynı ülkede benzer dertleri yaşayan kişiler olmakla ilgili bir mesele var ortada. Yani ben sanatçıdan önce birçok şeyim aslında. (...) Fakat toplumsal meselelerde kayıtsız kalmamak sanatçı olarak değil, bir insan olarak sorumluluğum olmalı.

“Sanatçılar bir fikir beyan ettiğinde etkisi de tabiî ki büyük oluyor. Dolayısıyla acaba sanatçının böyle bir sorumluluğu olmalı mı diye sormak gayet normal. Ben de sorguluyorum bu arada bunları. Net cevaplarım yok, ama bunları konuşmayı da seviyorum. Ki bu kavramsal tartışmanın göbeğine düşünce, epey düşünüp okuma imkânı da buldum. Birçok insanla da tartıştım bu meseleyi. Hâlâ da sorguluyorum.

“Fakat konuya şöyle de bakabiliriz. Meselâ İsrail’in, Filistin’e yaptıklarını sadece bir sanatçı olduğum için konuşuyorsam, bunu bir beklenti kurarak yapıyor olurum bence. Sanatçı bir üreticidir. Bir değer üretir ve o değeri bir şekilde satmak ya da ulaştırmak zorundadır. Yani bu emeğinin belli bir maddî karşılığı vardır. Sanatçı kimliğinle yaptığın her şey, aynı zamanda üretimini de etkiliyor yani. Ona göre ya boykot ediliyorsun ya da alıcın artıyor… O yüzden bence sanatçıdan önce insan olarak bir sorumluluğumuz var bu meselelerde. Yani ülkede her şey bu kadar politikleşmişken ve bu kadar büyük problemler yaşanıyorken tutup da ‘Ben susma hakkımı kullanıyorum’ demek, bana insanî açıdan pek doğru gelmiyor. Bir insanın susma hakkını kullanması için ancak suçlu olması gerekir bence.

“İnsanların konuşmak istemiyor olmasının korkuyla da bir ilişkisi var tabiî ki. Bunu anlıyorum ve saygı da duyuyorum bir ölçüde. Veya insan bir sorunun farkında değildir de ses çıkarmıyordur. (...) Ama eğer İsrail’in, Filistin’de işlediği suçlara dair bir şey demiyorsam, ben de o suçlara ortak oluyorum. (...) Şimdi ortada hukuksuzca hapsedilen insanlar varken ben buna ses çıkarmıyorsam, ben de bu adaletsizliğin bir parçasıyım demektir. Yarın öbür gün aynı şey benim başıma gelirse de şikâyet etme hakkım yok bence.” (Konuşan: Özgür Yılgür, www.fayn.press, 25 Haziran 2025)

Oyuncu ve fotoğrafçı Üzümoğlu haksız mı? Türkiye’nin ve dünyanın çıkış yolu istibdat ve baskının değil, “önce insan, sonra da insan” anlayışının hükmetmesinde...

Okunma Sayısı: 394
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı