Asıl fedaîliğin sevgi odaklı bir hedef ve ideal için ortaya konulması gerektiğini ifade eden Üstad, muhabbeti kâinatın mayası olarak niteleyen tahkikî iman temelli bir düşünce sistemi geliştiriyor. Ve hizmetini de bu temele bina ediyor.
Muhabbet ve şefkat eksenli bu hizmetin aslî hedefi, insanların öncelikle ebedî hayatlarını kurtarmaya çalışmak ve bu dünyada da imanın kazandırdığı huzur ve saadet iklimiyle buluşturmak.
Hayatını bu hedefe vakfeden Bediüzzaman, binlerce sayfalık eserlerinde, insanlara ebedî kurtuluş yolunu gösteren iman hakikatlerini anlatıyor.
Bu eserleri dikkatle, tefekkürle, anlayarak ve hazmederek okuyan bir insan, Yaratıcıyla odağında muhabbetullah bulunan sevgiye dayalı bir irtibat kurmanın tılsımını yakalıyor ve bu tılsımla, kâinattaki bütün varlıkları, muhabbet mayasıyla vücuda getirilmiş “kardeşler” olarak görüyor.
Yine Üstad birinci Emirdağ hayatının sonlarında, muhtemelen Afyon mahkemesi öncesinde yazdığı on maddelik metnin sekizinci maddesinde kendisini anlatırken, “Kırk seneden beri bütün kuvvetiyle ve âsârıyla [eserleriyle] İslâmiyet’in uhuvvetine [kardeşliğine] ve Müslümanların birbirine muhabbetine çalışan [...] bir adam” ifadesini kullanıyor.
Ve onun hayatına ve eserlerine baktığımız zaman, bunun çok güzel örneklerini görüyoruz.
Ölmeye ve öldürmeye programlanmış fedaîliklerle dünyanın cehenneme çevrilmek istendiği bir zaman ve ortamda, fânî hayatları bâkileştirme, insanları bu dünyada da, kabrin ötesinde de huzur ve sükûna kavuşturma hedefine adanmış ulvî bir hizmetin buluşturduğu muhabbet fedaîleri, işte böyle pırıl pırıl bir inanç ve düşünce sisteminden yola çıkıyorlar.
Kin, nefret, husumet, gerilim, çatışma ve kaos üreten ideolojilerin ülkemizde, İslâm dünyasında ve insanlık âleminde yol açtığı çok yönlü ve çok boyutlu tahribat, ancak muhabbet fedaîlerinin başlatıp en ücra köşeye kadar yaygınlaştıracağı güçlü bir sevgi seferberliğiyle tamir ve izale edilebilir.
Evet, zaman muhabbet fedaîliği zamanı...