Humeyni’yi getiren sistem şimdi bunun devamı olan molla rejimini yok etme arzusu içinde. Çünkü verilen talimatlara Ürdün ve Mısır gibi uymayan bir yapıya dönüştü.
Bu rejimin yerine kukla bir rejim getirilmesi sonrasında sıranın Türkiye’ye geleceği aşikâr. Bunu şimdiden planlıyorlar; Suriye ve Kuzey Iraktaki SDG ve YPG'nin durumu bunun açık örneği.
Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin İran’a destek vermesi ABD’nin etkinliğini kırmak adına olabilir. Pakistan ise soykırımcı İsrail’e karşı olduğu için, İran’ın yanında yer aldı. Katil Netenyahu Pakistan’ı da tehdit etmişti, hatırlayın. Türkiye zamanla, BOP projesini hayata geçirmek isteyen İsrail ve Amerika’nın önünde en büyük engel görünecektir. İran’ı ortadan kaldırmak adına bu savaşı başlattılar. Hak, adalet, hürriyet, demokrasi, insan hakları gibi temel meselelerde molla rejimini desteklememiz mümkün değil, bu noktadan bakıldığında rejimin yanında değiliz. Türkiye’nin, geleceği noktasında, İran’ın bu rejimle devam etmesini istemesi doğal bir durum.
Bu savaşın beklentisi İran’da rejim değişikliğini getirmesi, Netanyahu’nun İran halkına ayaklanma çağrısı yapması boşuna değil. Gelin birlikte rejimi değiştirelim tarzındaki çıkışları buna delil. Türkiye bu rejimin değişmesinin ardından sıranın kendine geleceğini unutmasın. Rejimi beğenmek ya da beğenmemekten ziyade ön siper olarak rejiminin kalması şart. Amerika, Ukrayna-Rusya Savaşı çıkartarak, Rusya’yı bertaraf etmiş gibi gözüküyor. Esed rejiminin bertaraf edilmesi, Libya ve Irak’ın parçalanmış durumu ortada. Ürdün ve Mısır ise içten feth edilmiş, BAE, SUUDİ, Kuveyt ise tam teslim alınmış, projenin son ayağı olan Türkiye ise İran’ın yanında oyunu bozmak adına durmalı.
İran’la Amerika arasında yürütülen barış görüşmeleri sırasında İsrail direk saldırı başlattı. ABD, İngiltere, Fransa bu görüşmeleri askıya alarak, İsrail’in İran’a saldırmasına onay verdiler. ABD, İran'a nükleer silah programından vazgeçme çağrısı yapmış, İran bu çağrıyı olumlu karşılamıştı. İran dışişleri bakanı Arakçı, uluslararası kamuoyuna seslenerek “İran’ın nükleer silah edinmeyeceğini güvence altına alan bir anlaşma imzalamaya hazır olduğunu" da dile getirmişti. Buna rağmen ABD'nin, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarıyla ortaya çıkan gelişmelerin "engellenemez" olduğunu savunması, İran'ın barışı sağlamasının en hızlı yolunun nükleer silah programından vazgeçmesi olduğunu bildirmesi diplomatik yanılgı.
Saldırı sonrası İran; "kendimizi savunuyoruz; tamamen meşrudur, saldırganlığa cevabımızdır. Saldırganlık durursa, cevabımız da duracaktır" açıklaması yaptı.
ABD, İran’ın nükleer programını tamamen durdurmasını, bölgedeki etkisini azaltmasını ve Batı’nın güvenlik kaygılarına uygun şekilde yeniden konumlanmasını bekliyor, bir yandan da Arakçının söylemini dikkate almıyor. Trump "şimdilik" kaydı düşerek Hamaney’i öldürmeyeceklerinden dem vuruyor. Bunu nasıl bir anlayış anlamak mümkün değil. 9. gününe giren İsrail-İran savaşında hâlâ netlik yok. İsrail beklemediği bir tavırla karşılaştı. Şimdi gözler Trump’a çevrildi. Özellikle nükleer tesisleri vuracak ve sadece ABD’nin elinde bulunan "Mother of Bomb", “bombaların anası” ismini taşıyan bombayı İsrail’e verirse işte o zaman bölgede diğer ülkeleri içine alan bir savaş kaçınılmaz olacaktır. Bu saatten sonra İran’ın nükleer faaliyetlerini “egemen bir hak” olarak görmesi kadar tabiî bir şey olamaz. İran bundan sonra ulusal onur ve güvenlik stratejisini buna göre dizayn edecektir.