"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sultan II. Abdülhamid ve müzik

Ali OKTAY
05 Ocak 2012, Perşembe
Sultan Abdülhamid 21 Eylül 1842’de Çırağan Sarayı’nda doğmuştur. Babası 1. Abdülmecid’dir. Abdülhamid, çocukluğunda Paul Dussap’tan musıkî, Guatelli’den piyano dersleri almıştır. Şehzadeliğinde Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu ve Naum Tiyatrosu’na devam etmiş, Donizetti ve Lombardi’den de dersler almıştır.
Abdülhamid şöyle der: “Musıkîyi  hem  severim, hem de anlarım. Güzel nota bilirim. Oldukça iyi piyano ve biraz keman çalarım. Alaturka musıkîden pek o kadar hoşlanmam, insana uyku getirir. Alafranga musıkîyi tercih ederim. Bilhassa opera ve operetler pek hoşuma gider.’’
Sultan Abdülhamid keman, viyolonsel ve piyano gibi enstrümanları çalan sanatçılara yakınlık duyarmış. Sultan Abdülhamid Türk Müziğinden heyecan duymamakla birlikte himaye eden son padişah olmuştur. Hacı Arif Bey’in şarkılarından ve okuyuşundan zevk aldığı söylenir. Yılmaz Öztuna’nın yazdığına göre, bir defasında kendisinden şarkı söylemesini isteyen Abdülhamid’e, Arif Bey ‘’San'atta İrade-i Hümayun geçmez‘’ demiş buna çok canı sıkılan Sultan onu sarayın bir odasına hapsetmiştir. 50 gün sonra Mehmet Şadi Bey’in, ‘’Ahteri düşkün garib ü aşık-ı avareyim / Padişahım sen dururken ben kime yalvarayım‘’ şeklindeki Nihavend bestesini Rif’at Bey vasıtasıyla padişaha dinleten Arif Bey affedilir. İran Şahı’nın Arif Beyi İran’a dâvet etmesi üzerine Abdülhamid ‘’Onun yeri boş kalır‘’ diyerek dâveti reddeder.
Hacı Arif Bey son günlerinde bestelediği Kürdilihicazkâr makamındaki ‘’Gurub etti güneş, dünya karardı / Gül-i bağ-ı emel soldu sarardı‘’ şarkısıyla Sultan’a  küskünlüğünü dile getirmiştir. Yine Rif’at Bey ve İsmail Hakkı Bey de Abdülhamid’e yakın bestekârlardır.
Abdülhamid’in 17 çocuğu olup bütün şehzade ve sultanlarının iyi müzik eğitimi almalarına önem vermiştir. Çocukları zaman zaman bir araya gelip babalarına konserler de vermiştir. 
Mızıka-yı Hümayun’un başına getirdiği Necip Paşa‘nın bestelediği Hamdiye Marşı 1908 yılındaki Meşrûtiyetin ilânına kadar Osmanlı’nın resmî marşı olmuştur. Mızıka-yı Hümayun’un önceleri 750 olan kadrosu 350’ye indirilmiştir. Başlangıçta yabancıların ağırlıkta olduğu bu koro sonraları Türklerin çoğunlukta olduğu bir yapı haline getirilmiştir. Günümüzde de sevilerek söylenen meşhur Plevne Marşı ve İzmir Marşları’nın bestekârı bu koronun da idareciliğini yapan Miralay Mehmet Ali Bey’dir.
Saraydaki dinî törenlerde özelikle Cuma ve bayram selâmlıklarında kandillerde görevlendirilen Müezzinan Bölüğü kurulmuş idi. Mızıka-yı Hümayun’a seçilerek alınırlar, güzel sesli olmalarının yanı sıra makam ve usul bilgisine de dikkat edilirdi. Bunlardan Şaşı İsmail Efendi daima Harem’de kalır hünkâra namaz kıldırır, mükemmel Kur’ân okurdu.
Okunma Sayısı: 13462
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah şahan

    5.1.2012 00:00:00

    sayenizde ejdadımızın musıkıye ilgi vealakasını öğrendim.Teşekkür ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı