Fevkalade hassas konuda, itidali muhafaza ile hakikati anlatabilmenin sancısını çok yaşamışsınızdır.
Mevzu gençlik, gençliğin imanı ve zamane gençliğinin fıtratına uygun terbiyesi olunca; sürdürülebilinirleri belirlemek hiç de kolay değil. “Fıtratı koruma zinciri” yalnızca insan için kullanılmaz. Belki de yaratılmış her nev ve hatta eşya hakkında kullanabileceğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Allah’ı inkâr, hatta ulûhiyetini ilân ve fıtratı değiştirmeye yeltenen “ahirzamanın bozguncu zalimlerinin” herşeye parmak karıştırdıkları zamanımızda; fıtratı koruma tabiri, semavî din mensuplarının parolasına dönüşmüş. Bu tabir daha çok; dondurularak tazelik ve faydalanabilirliği esas alınan gıda zinciri için kullanılırdı. Hayvanî, nebatî veya madenî gıdaların muhafazasına çalışanlar; koruma zincirinin fıtratın tüm şubeleri için geçerli olduğunu elbette görüyorlardır.
Biz yalnızca insana bakmak istiyoruz. Bir gencin; insaniyeti hazmederek ruhen/bedenen sağlıklı olması için “fıtratı koruma zincirini” ulemamız, eşlerin evlilik öncesine götürüyorlar. İki farklı parçanın yeni bir mezcden, tekparça oluşmasının ön şartları üzerinde durmaya köşemiz müsaade etmiyor. Evlilikleri öncesinde Bediüzzaman’a istişarî olarak müracaat eden talebeleri var. Çoğumuzun okuyup farklı anladığı cevaplarından birisinin, konumuzla ilgili olduğunu düşünüyoruz.
“Salâhaddin, hususî, kendine ait bir meseleyi soruyor. Dünya, hayat-ı içtimaiyeye bağlanmak istiyor. Madem o haslar içindedir, katiyen Risale-i Nur’un hizmetine zararı varsa, girmeyecek. Eğer bilse ki, o refika-i hayatını bazı has kardeşlerimiz gibi Risale-i Nur’un hizmetinde yardımcı olarak çalıştırsa, o hayata girebilir. Çünkü hasların hayatı, Risale-i Nur a aittir ve şahs-ı manevisini temsil eden şakirtlerinin tensibiyle kayıt altına girebilir. Peder ve validesinin reyleri de varsa, inşaallah zararı olmaz.” (Emirdağ Lâhikası, s. 71.)
İtirazınız; has Nur talebelerine ait olan şartın genelleştirilmesine olacak. Olağanüstü bir zamanda evlenip yuva kurmak ve çocuk yetiştirmek söz konusu olduğunda; artık helâl dairedeki geleneğin yeterli olamayacağını, imansızlık/ahlâksızlık kasırgalarına karşı yuvanın zor korunacağını etrafımızdaki hadiselerle yaşıyoruz.
Kur’ân davasındaki arkadaşlığı inanarak peşinen kabullenmeyenlerin, nikâhtan sonra ipe un serdiklerini ve savrulduklarını binlerce örneklerle görüyoruz.
Fıtratı koruma zincirinin zorluğu, sosyal hayatın fıtrata uygun dizayn edilmemesinden de kaynaklanıyor. Alınterinin global dinsizlerin bankalarınca sömürüldüğü, insaniyet düşmanlarının döndürdükleri dolaplarla ailelerin birden bine çıkan ihtiyaçları, beşerin bu halini istismar ile insanları modern köleliğe zorlayan ve çoğunlukla zavallı annelerin bu istikametteki tükenişleriyle; doğurdukları biricik yavrusuna dönüp bakamamaları ve terbiye edememelerini hiç düşündük mü? Allah korusun, anneler müstebit erkeklerin şerlerinden kaçalım derken yavrularını tekbaşlarına terbiyeye mecbur kalmışlarsa, çocuğun fıtrat zincirini koruma daha da güçleşiyor.
Eski hal muhal. Geleneksel İslâm toplumlarını, Sosyal Marksistlerle Kemalistler bitirdiler. Köyleri boşaltmakla kalmayıp, mahalleleri de modern hayvan çiftliklerine çevirdiler. İnsanlara birbirilerini kucaklama ve tanışma imkânı bile vermediler. Metropollerin labirentlerinde annelerin fıtrata uygun çocuk yetiştirmeleri ne kadar mümkündü?
Biz yeni hali konuşalım. Allah’a ve ahirete inananların bu ortamlarda yavrularının fıtratlarını ve imanlarını nasıl koruyabileceklerini... Devasa binalar, rezidanslar, sitelerle çevrilmişliği önce medeniyet zannedenler; tıpkı hayvanlar gibi ağıllara toplatıldıklarını yaşlandıkça anlamaya başladılar: Çocuklar, gelecek, merhamet, hürmet, yardımlaşma, vs… İşte bunların yokluğuyla uyanıyoruz.
Bin senelik İslâmın bayraktarlığını yapmış milletin evlâdıyız. Bütün zaman, menfi şartlar ve mekânlarda yaratılışımızın gereği olan imanımızı, ibadetimizi ve geleceğimiz olan çocuklarımızı koruyarak engelleri inşaallah aşacağız. Bu yalnızca Risale-i Nur medreseleriyle olmayacak; sair dinî cemaatleri de 12 Eylül hükümetlerinin yatırdıkları hipnozdan uyandırarak birlikte başaracağız. Allah’a ve Resulullah’a inanan, ahirete imanı olan her Müslümanla… Burada vazife Risale-i Nur talebelerine düşüyor. Mutlak istibdadın zifiri karanlık günlerinde olduğu gibi... Önce, şefkat kahramanı anneler yürüyecek ve anneleri takip edeceğiz, tâ her apartmanda nefes alabileceğimiz bir odacığa sahip olana kadar…