Dine zarar, iki unsur var.
Bunlardan biri, Ebû Cehil, Ebû Leheb anlayıştaki insanların doğrudan, kasten ve bilerek zarar verenler. Diğeri ise, siyasetle, ticaretle, diyanetle, hıyanetle, sanatla bilerek yahut bilmeyerek dini istismar eden, ondan menfaat sağlayanlar.
Birinci şık, izânıyla, her mü’minin malûmu…
Bizim bugün konumuz, ikincisi, garaip cins olanı.
Maksadını aşan yayınlara sahne olan Radyolar, TV’ler, İnternet Siteleri ve buralarda sazlı-cazlı, davullu-dümbelekli ilahi, ezgi; -sözüm ona- dinî musiki icra edenler ve edilenler.
Arabesk karakterli, ritim saz ağırlıklı, kullanılan enstrümanlar itibariyle çok sesli musiki giydirilen ve bir takım dinî sözlerin ya da ifadelerin bulunduğu dizeler manzumesi künyesi itibariyle ya ilahi, ya ezgi.
İyi de, çoğu zaman, içiyle dışı birbirine uymuyor.
Ruha sekinet veren lâhutî musiki nerede; çalgıları hızlı çalan, insanları oynatan garaip yapımlar nerede?
Bir gün kendisini ziyarete gittiğim Ankara Hacı Bayram Velî Camii Şerifi civarındaki çarşının giriş katında kitapçılık yapan Merhum Celal Yeğin ağabey -Allah rahmet eylesin- birkaç selâm kelâmdan sonra, komşu dükkânların birinde çalınan bir kasetten bize kadar ulaşan hatta kulağımızı tırmalayan sesleri işaret ederek, tepkisini belirtti:
“Kardeşim” dedi. “Bu nasıl bir ilahi? Müşterinin çocukları, bunlarla, bu meydanda bu seslerle oynuyor.” Hâzâ doğru söyledi.
Bu konuda ciddi çalışanlara, cidden emek verip, sanat icra edenlere sözümüz yok. Bilakis teşekkür ederiz.
Ellerine, dillerine, yüreklerine sağlık!
İyi de, “Küçük bilmem kim”ler ve benzeri. -onlar da şimdi büyüdüler ya- çok satılan türkülerin üslubundan adapte edilen ilahi kasetleri, CD’leri aldı başını gitti.
Güfte, edebî bir değer olduğu gibi; musiki de, her çeşidiyle bir sanat.
Mamul hâle gelişinde, bunun, elbette ki bir kriteri olmalı; değil mi?
Ticaretteki Serbest Piyasa anlayışında olduğu gibi, musiki yapımında da her şey serbest demek ki!
Yapılan bu çalışmalar, güya dine; doğrudan dine olmasa bile, insanların dinî duygularına hizmet ediyor!
Bunları, bu hâliyle sesli-görüntülü materyallerle yayın organlarında neşretmek din adına, dine zarar vermez mi?
Sanatı sulandıran bu çalışmalarda bir kasıt var mı yok mu bilmem de; bilineni, bu şeyler, bir cehalet ürünü.
Bu nevi musikide ses, ardından da söz insanların ruhuna; dolayısıyla, ulvî duygularına rahmanî mesajlar verecek bir menfez açmalı. “İşte ezgi” denecek.
Aksi hâlde bir nesil-i cedid, bu sesle, gürültüye gidecek…