"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her zaman sütliman!

Ali Rıza AYDIN
02 Mayıs 2019, Perşembe
Meşhurdur şu kurbağa meselesi…

Zaman zaman birbirinden farklı olaylara, yaşanmış sıkıntılara teşbih olarak “Kaynayan kurbağa” meselesi öteden beri anılır durur.

“Kasap et derdinde, koyun can derdinde” derler ya, zavallı kurbağa da neler çekmiş şu haylaz insanların elinden kim bilir?

Kurbağanın serencamı şu:

Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız, refleks gösterir, var gücüyle zıplayıp kendini kabın dışına atarmış. Ama onu, normal ısıdaki bir suya koyar ve suyu yavaş yavaş ısıtırsanız başına geleceklerin farkına varmaz, suyun içinde uslu uslu oturur; su ısındığında ise, yapacak bir şeyi kalmaz ve son nefesini verirmiş.  

Bugün vatandaşın durumu da, tıpkı bu!

Ekonomik darlıklar, mutfaktaki zorluklar karşısında hayat memat mücadelesi veren insanlar, -tuzu kuru olanlar hariç- gıda ve her türlü emtiadaki fiyat artışları ve buna mukabil, gelirlerin yıpranması karşısında bir parça tepki verecek olsalar; hamasî nutuklarla, vaatlerle uslu uslu kaplarında kalıyorlar, rehavete dalıyorlar.

Yapılan zamlarda üç beş kuruş indirim yapılınca, yapana, neredeyse rahmet okuyorlar.

“Ölümü görünce, hastalığa razı olmak” işte, bu!

“Enflasyonla Topyekûn Mücadele” sloganlarla uygulamaya konulan yüzde onluk indirim ise, vatandaşın yangınını söndürmeye yetmiyor.

Çeşitli nam ve gerekçelerle fahiş seviyede yükselişe geçen rakamlar, artık tüketici nezdinde hazmedilir oldular; yani, kaynayan kurbağa misali alıştılar, uyuştular.

Çünkü:

“Önce bindir, sonra indir” usûlüyle, toplumda etkili bir psikolojik strateji uygulanır oldu bir süredir.

Yapılan zam yüzdesi kırk elli seviyesinde (sene bazında yüzde yüz) iken, indirimler on, on beşle sınırlı.

Sebebi sorulduğunda, cevap hazır:

“Efendim, fırsatçılar…”

Malûm hikâye:

Nasreddin Hoca’nın evine gece hırsız girer, evde ne var ne yok götürür. 

Sabahleyin komşuları toplanır, Hocayı soru yağmuruna tutarlar:

“Hocam kapıyı açık mı bıraktın yoksa?”

“Hocam şu eski pencereleri değiştir diye sana kaç defa söyledik.”

“Bir köpek alsaydın, böyle olur muydu?”

“Hocam neden sesi duymayacak kadar derin uyudun?”

En sonunda Hoca dayanamaz ve komşularına; 

“Yahu, tamam; söyledikleriniz iyi güzel de, hırsızın hiç mi kabahati yok?” der.

Her şeyin ateş pahası olması yetmiyormuş gibi, bir de, her Ramazan-ı Şerif öncesinde fiyatlar, âdeta çıldırır; “Kurt bulanık havayı sever” misali…

Nasıl olsa, vatandaşın gıkı çıkmıyor!

Alış verişe çıkan tüketici parasının “pul” olduğunu, kesesinin boşaldığını görüyor ve yarınından endişe duyuyor.

Görmeyenler için, ne gam…  

Onlar için ortalık her zaman, sütliman!   

Okunma Sayısı: 1208
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı